https://islamansiklopedisi.org.tr/mutevekkil-alellah-yahya-hamiduddin
Muhtemelen 1286 (1869) yılında San‘a’da doğdu. Babası Mansûr-Billâh Muhammed başta olmak üzere buradaki âlimlerden öğrenim gördü. 1310’da (1892-93) Cebelüehnûm’a giderek bir süre daha okudu ve ders vermekle meşgul oldu. Babasının ölümünün ardından 20 Rebîülevvel 1322’de (5 Haziran 1904), o sırada Osmanlı hâkimiyetinde bulunan San‘a’ya bağlı yerleşim merkezlerinden Kafletüazir’de Mütevekkil-Alellah unvanıyla imâmet görevine getirildi.
Yahyâ imamlığının ilk günlerinden itibaren, 1839’da Aden’i işgal eden ve devamlı surette işgal alanını genişletmeye çalışan İngilizler’i bir tarafa bırakarak babası gibi siyasetini Osmanlı Devleti’ni Yemen’den çıkarma temeline oturttu. Göreve geldikten bir süre sonra yayımladığı cihad çağrısıyla ülkedeki bütün Türkler’e karşı savaş başlattı. Bu arada Sa‘de’de ayaklanan ve Osmanlılar tarafından desteklenen Hasan b. Yahyâ ed-Dehyânî ile uğraşmak zorunda kaldı. Çağrısına katılan kabilelerden topladığı kuvvetlerle 1905 Nisanında San‘a ve civarını almayı başardı. Ahmed Feyzi Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri karşısında bir ara şehri terketmek zorunda kaldıysa da kanlı çatışmalardan sonra tekrar ele geçirdi. Altı yıl boyunca San‘a ve İstanbul’da sürdürülen görüşmelerin ardından 9 Ekim 1911 tarihinde imzalanan Daân Antlaşması ile Zeydî kadılarının ve San‘a’da kurulacak istînaf mahkemesi reisinin tayini, vakıfların idaresi ve Osmanlı idarecilerinin suistimallerini vilâyete bildirmek gibi önemli yetkiler elde etti. I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yürürlükte kalan bu antlaşmada ayrıca Zeydî ve Şâfiî kadılarının görev yapacağı mahkemelerin kurulması, siyasî ve malî suçlarla ilgili umumi af ilânı, hükümet görevlilerinin ve imamlık mensuplarının Yemen’de emniyet içinde hareket edebilmeleri, esir ve rehinelerin iadesi gibi konular da karar altına alındı. Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) ardından Osmanlı askerlerinin Arap yarımadasından çekilmesi üzerine Mütevekkil fiilî durum gereği bağımsız Yemen’in hükümdarı oldu ve 1920’den itibaren Zeydî İmamlığı bir krallığa (Yemen Mütevekkilî Krallığı) dönüştürüldü (EI2 [İng.], XI, 247). Türkiye ile bundan sonraki ilişkileri 1924 yılına kadar devam eden, Millî Mücadele’de kazanılan başarıların tebriğini, Yemen’deki asker ve sivil son Osmanlı Türk unsurlarının ihtiyaçlarını karşılamayı konu alan yazışmalarla sınırlı kaldı (bu yazışmalar için bk. Öke – Karaman, tür.yer.).
I. Dünya Savaşı’nın ardından Ortadoğu’daki nüfuz alanını genişletmeye çalışan ve daha önce Asîr ve Tihâme Emîri Muhammed b. Ali el-İdrîsî ve diğer şeyhlerle himaye antlaşmaları yapmış olan İngiltere, Yahyâ’yı Yemen ile İngiliz himaye bölgesinin (Western Aden Protectorate) sınır meselesini çözmeye zorlamak için Hudeyde’yi işgal etti. Maksadına ulaşma konusunda fazla bir başarı kazanamayınca da Hudeyde ve Tihâme sahilini İdrîsîler’e vermek suretiyle Yemen’in, sahil kesimi ve dağlık arazi olarak iki emirlik arasında bölünmesine zemin hazırladı. Yahyâ, 1923 yılında Muhammed el-İdrîsî’nin ölümünden sonra ortaya çıkan taht kavgasından yararlanarak Aden’in batısında kalan bölgeye saldırılar düzenledi ve 1925’te Hudeyde’yi ele geçirdi. 1926’da İtalyanlar’la on yıl süreli bir dostluk ve ticaret antlaşması imzalayarak İtalya’dan silâh ve teknik yardım almayı başaran Yahyâ, Mayıs 1934’te İngilizler’le yaptığı bir dostluk akdiyle ülkesinin güneyindeki İngiliz himaye bölgesinin sınırlarını kabul etmesinin karşılığında devletinin İngiltere tarafından resmen tanınmasını sağladı. Birkaç ay sonra Kral Abdülazîz’le Tâif Antlaşması’nı imzaladı ve Hudeyde’nin kendisinde kalmasına karşılık Asîr ve Necran’ın içinde bulunduğu Kuzey Yemen topraklarının bir kısmını Suudi Arabistan’a bıraktı. Bu arada İngiltere’nin bölgede devamlı kalacağı endişesiyle, 1926’da İtalya ile yaptığı antlaşmanın süresini uzattı ve yeni bir antlaşmayla da İtalyan doktor ve mühendislerine Yemen’e yerleşme izni verdi (1936). Böylece 1930’lu yılların ortalarında dış güçlerle uzlaşma sağlayan İmam Yahyâ, bir taraftan da 1918 yılından beri bağımsızlık isteğiyle kendisini meşgul eden Hâşid, Kaharî, Dâli‘, Ubeyde ve Murâd kabileleriyle ve Necran’daki muhalif gruplarla olan mücadelesini sonuçlandırdı ve izlediği sert politikayla hasımlarını ortadan kaldırdı.
II. Dünya Savaşı yaklaşırken nisbî bir istikrar ve sükûnet dönemine giren Yemen’de 1939-1941 yılları arasında kıtlık ve veba salgını yaşandı. Ayrıca dışa kapalı siyaseti yüzünden ortaya çıkan maddî sıkıntılara çözüm bulamayan İmam Yahyâ’nın halka karşı tutumunu da gittikçe sertleştirmesi, hürriyet taraftarlarınca Aden’de kurulan Hizbü’l-ahrâr’ın yönlendirdiği ve hemen her kesimden halkın katıldığı bir muhalefet hareketinin ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Diğer İslâm ülkelerindeki tecdid ve ıslahat hareketlerinden etkilenen bazı din âlimleri de bu muhalefeti destekledi. Aralarında oğlu Seyfülhak İbrâhim’in de bulunduğu muhalefet liderlerinin, ulemânın ve yüksek dereceli devlet görevlilerinin uyarıcı mektuplar gönderdikleri İmam Yahyâ’nın tutumunu değiştirmemesi aleyhindeki hoşnutsuzluğun düşmanlığa dönüşmesine ve sonuçta düzenlenen bir suikastla öldürülmesine yol açtı (17 Şubat 1948).
Mütevekkil-Alellah’ın içte mutlak otorite ve katılığı, dışta diğer ülkelerle ilişki kurmaktan çekinme ve siyasî yalnızlık esasına dayanan bir siyaset uygulamayı ilke edinmesinin, ayrıca yönetimle ilgili hemen her meseleyi şahsen çözmeye çalışmasının Yemen’i çağdaş uygarlığa ayak uydurmaktan alıkoyduğu söylenebilir. Yemen’in istiklâline sahip fakir bir ülke halinde kalmasını, yabancı hâkimiyetinde kalkınmış bir ülke olmasına tercih ettiğini söyleyen İmam Yahyâ (Ziriklî, VIII, 171), Osmanlılar’ın çekildiği tarihten ölümüne kadar geçen otuz yıl içerisinde memleketini kendi hâkimiyeti altında birleştirme dışında önemli bir başarı gösterememiş, onun imamlığı döneminde Yemen, medeniyet ve gelişme itibariyle Osmanlı zamanındakinden çok daha gerilere gitmiştir (Seyyid Mustafa Sâlim, s. 37-39; Ahmed Kāyid es-Sâidî, s. 40-43).
BİBLİYOGRAFYA
Emîn Saîd, el-Yemen, Kahire 1378/1959, s. 27-33, 100-108, 129-130, 136-138, 144-145.
W. H. Ingrams, The Yemen: Imams, Ruless and Revolutions, London 1963, s. 59-76.
Seyyid Mustafa Sâlim, Tekvînü’l-Yemeni’l-ḥadîs̱, Kahire 1971, s. 37-39, 73-80, 440-442, 445-447.
a.mlf., “Yaḥyâ b. Muḥammed Ḥamîdiddîn”, el-Mevsûʿatü’l-Yemeniyye, San‘a 1414/1992, II, 1023.
Muhammed b. Muhammed Yahyâ, Eʾimmetü’l-Yemen bi’l-ḳarni’r-râbiʿ ʿaşer li’l-hicre, Kahire 1396, I-II, tür.yer.
Fârûk Osman Abâza, el-Ḥükmü’l-ʿOs̱mânî fi’l-Yemen: 1872-1918, Beyrut 1979, s. 104-109, 281-283.
Ahmed Câbir Afîf, el-Ḥareketü’l-vaṭaniyye fi’l-Yemen, Dımaşk 1402/1982, s. 53-56.
Celâl Yahyâ, el-ʿÂlemü’l-ʿArabiyyü’l-ḥadîs̱, Kahire 1982, II, 84-104.
Ahmed Kāyid es-Sâidî, Ḥareketü’l-muʿârażati’l-Yemeniyye, Beyrut 1403/1983, s. 32-45, 244-270.
Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi: 1914-1980, Ankara 1984, s. 207-208.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VIII, 170-171.
Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye, Kahire 1404/1984, s. 598.
Abdullah b. Abdülkerîm el-Cürâfî, el-Muḳteṭaf min târîḫi’l-Yemen, Beyrut 1407/1987, s. 289-330.
P. Dresch, Tribes Government and History in Yemen, Oxford 1989, s. 222-239.
E. O’Ballance, el-Yemen (trc. Abdülhâliḳ M. Lâşîd), Kahire 1990, s. 55-77.
Abdülazîz Kāid el-Mes‘ûdî, el-Yemenü’l-muʿâṣır, San‘a 1413/1992, s. 126-176, 307-336.
Murat Cebecioğlu, Mirlivâ Hasan Muhyiddin Paşa’nın Özel Defteri (Yemen, Irak ve Gilan Olayları): 1905-1912 (doktora tezi, 1996), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 1-25, 236-260.
Abdülkerîm b. Ahmed Mutahhar, Sîretü’l-imâm Yaḥyâ b. Muḥammed Ḥamîdiddîn: Ketîbetü’l-ḥikme min sîreti imâmi’l-ümme (nşr. M. Îsâ Sâlihiyye), Amman 1418/1998.
Mim Kemal Öke – M. Lutfullah Karaman, Adı Yemendir, İstanbul 2003, tür.yer.
İhsan Süreyya Sırma, “Yemen”, İA, XIII, 381.
A. Rouaud, “Yaḥyā b. Muḥammad”, EI2 (İng.), XI, 247-248.
G. R. Smith, “al-Yaman”, a.e., XI, 274.
C. P. Harris, “Yahya”, EBr., XXIII, 867.
W. H. Is., “Yemen”, a.e., XXIII, 886-887.
M. W. Wenner, “Yemen”, The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (ed. J. L. Esposito), Oxford 1995, IV, 355-356.