https://islamansiklopedisi.org.tr/semerkandi-alaeddin
Hayatına dair fazla bilgi yoktur. Bazı kaynaklarda künyesinin Ebû Mansûr şeklinde kaydedilmesi yanlış olmalıdır. Bir eserinde, ilmî faaliyetlerini büyük ölçüde Semerkant’ta sürdüren Hanefî usulcüsü Ebü’l-Usr Fahrülislâm el-Pezdevî’den (ö. 482/1089) “hocam” diye söz etmekte (Mîzânü’l-uṣûl, s. 401), biyografi kaynaklarında onun Hanefî âlimi Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî ile (ö. 493/1100) Mâtüridî kelâmcısı Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin (ö. 508/1114) öğrencisi olduğu kaydedilmekte, her iki âlimin daha çok Buhara’da ders verdiği bilinmektedir. W. Madelung, bu bilgilerden hareketle doğumunun 465’ten (1073) daha geç bir tarihte olamayacağı ve bir süre Semerkant’ta kaldıktan sonra Buhara’ya gidip tahsilini bu iki âlimin yanında tamamladığı sonucuna varmıştır. Madelung ayrıca onun Anadolu’da da bir süre kalmış ve Konya’ya gelmiş olabileceği ihtimalinden söz etmektedir (EIr., I, 782).
Semerkandî’nin birlikte ders aldığı arkadaşları içinde hocalarından Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî’nin oğlu Ebü’l-Meâlî Ahmed b. Muhammed el-Pezdevî, Fahrülislâm el-Pezdevî’nin oğlu Hasan b. Ali el-Pezdevî ve Necmeddin en-Nesefî zikredilmektedir. Resmî görev aldığına dair bir kayıt bulunmamakta, daha çok telif ve tedris faaliyetiyle meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Yetiştirdiği öğrenciler arasında kızı Fâtıma ile daha sonra damadı olan Ebû Bekir el-Kâsânî sayılabilir. Fâtıma, babasının Tuḥfetü’l-fuḳahâʾ adlı eserini ezberleyerek babasıyla ortak fetva vermeye başlamış, kendisinden uzun süre ders alıp bütün eserlerini okuyan Kâsânî de onun bu eserini esas alarak Bedâʾiʿu’ṣ-ṣanâʾiʿ isimli ünlü kitabını kaleme almıştır. Bundan çok memnun olan Semerkandî’nin, kızı Fâtıma’yı onunla evlendirdiği ve mehir olarak bu eseri kabul ettiği, bu evlilikten sonra fetvaların Semerkandî, Fâtıma ve Kâsânî ortak imzasıyla çıktığı nakledilmektedir. el-Hidâye müellifi Burhâneddin el-Mergīnânî’nin hocası Ziyâeddin Muhammed b. Hüseyin el-Bendenîcî, Semerkandî’nin bir diğer talebesidir. Çağdaşı Sem‘ânî de onun kendisine icâzet gönderdiğini ve 1 Cemâziyelevvel 539 (30 Ekim 1144) tarihinde Buhara’da vefat ettiğini kaydetmektedir. Vefat yeriyle ilgili bir görüş ayrılığı yoksa da geç dönem kaynaklarında ölümüne dair 538 (Brockelmann, GAL, I, 374) ve 540 (Serkîs, II, 1046; Brockelmann, GAL Suppl., I, 640; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 90) gibi tarihlere de rastlanmaktadır. Keşfü’ẓ-ẓunûn’da verilen 552 (II, 1636) ve 553 (II, 1916-1917) yıllarının ise Alâeddin Muhammed b. Abdülhamîd el-Üsmendî es-Semerkandî’nin vefat tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
Karahanlılar devri Mâverâünnehir Hanefî âlimlerinin önde gelenlerinden olan Alâeddin es-Semerkandî’yi Sem‘ânî münazara, usul ve kelâm sahalarında üstün bir âlim, Kâsânî zâhid ve Ehl-i sünnet’in reisi diye tanıtır. Semerkandî, zamanında Hanefî mezhebinin, özellikle de mezhep içinde klasik Hanefî usul ve fürû geleneğinden farklı görüş ve yaklaşımlara sahip olduğu bilinen Mâverâünnehir Semerkant okulunun en büyük otoritelerinden biri kabul edilmektedir. Hanefî mezhebi içinde Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî, Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Alâeddin es-Semerkandî gibi Semerkantlı fıkıh ve kelâm âlimlerinin girişimiyle ortaya çıkan ve Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin fıkhî ve kelâmî görüşlerine öncü bir rol veren Semerkant ulemâsı, hâkim Hanefî usul geleneğinin yanında Mâtürîdî usul geleneği adı verilebilecek yeni bir usul anlayışının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Gerek usul gerekse fürûda bu geleneği en iyi temsil eden ve günümüze kadar ulaştıran metinler Alâeddin es-Semerkandî’ye aittir.
Eserleri. 1. Tuḥfetü’l-fuḳahâʾ. Hanefî literatüründe metodu, sistematiği ve kolay anlaşılır olması ile tanınan önemli bir fürû-i fıkıh kitabıdır. Kudûrî’nin el-Muḫtaṣar’ına dayanan eser anılan metnin işlemediği konuları işlemek, delillerini göstermek ve bunları sistemli biçimde açıklamak amacıyla kaleme alınmıştır. Kâsânî bu eseri muhteva ve tertip bakımından esas alarak Bedâʾiʿu’ṣ-ṣanâʾiʿ fî tertîbi’ş-şerâʾiʿ adlı kitabını yazmıştır (bk. BEDÂİU’s-SANÂİ‘). Tuḥfe’nin iki ayrı tenkitli neşri yapılmıştır (nşr. M. Zekî Abdülber, I-III, Dımaşk 1377/1958; Beyrut 1405/1984; Katar 1408/1987; nşr. M. el-Müntasır el-Kettânî – Vehbe ez-Zühaylî, I-IV, Dımaşk 1384/1964).
2. Mîzânü’l-uṣûl fî netâʾici’l-ʿuḳūl. Fukaha mesleği de denilen klasik Hanefî usul geleneğinden farklı ve daha çok mütekillimîn usul eserlerinin telif yöntemine uyan bir içerik ve metotla yazılan orijinal bir fıkıh usulü kitabı ve başta Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin görüşleri olmak üzere Semerkant Hanefî-Mâtürîdî kolunun fıkhî-kelâmî yaklaşımlarını yansıtan en önemli metindir. Müellifin mukaddimede belirttiği ve metin içinde atıflar yaptığı üzere eserin mufassal ve muhtasar olmak üzere iki ayrı versiyonu olup günümüze ulaşan metin muhtasar olanıdır (nşr. M. Zekî Abdülber, Devha 1404/1984; nşr. Abdülmelik Abdurrahman es-Sa‘dî, Bağdat 1407/1987).
3. Şerḥu Teʾvîlâti’l-Ḳurʾân. Mâtürîdî’nin tefsirinin şerhidir. Esas itibariyle Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin Teʾvîlât derslerinin takrirlerinden oluşmakla birlikte eserin tertibi ve ifadesi bu derslere katılan Semerkandî’ye aittir. Mâtürîdîliğin önemli kaynaklarından olan eserin çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 176, Esad Efendi, nr. 48, Cârullah Efendi, nr. 51; TSMK, Medine, nr. 179; Taşkent Ebû Reyhân Bîrûnî Şarkiyat Enstitüsü, nr. 3155, 3249).
Bunlardan başka Semerkandî Tuḥfetü’l-fuḳahâʾda (I, 34, 283, 288, 298) el-Mebsûṭ, Şerḥu’ṭ-Ṭaḥâvî gibi eserlerinden söz etmektedir. Kaynaklarda ona Beẕlü’n-naẓar, el-Lübâb fî uṣûli’l-fıḳh, Muḫtelifü’r-rivâye, Şerḥu’l-Câmiʿi’l-kebîr, Şerḥu Manẓûmeti’n-Nesefî, Îżâḥu’l-ḳavâʿid fî ʿilmi’l-muʿammâ gibi eserler atfedilmekteyse de bunların Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Şeyhülislâm Bahâeddin (Alâeddin) Ali b. Muhammed es-Semerkandî el-İsbîcâbî, Alâeddin Muhammed b. Abdülhamîd el-Üsmendî gibi müelliflerin eserleriyle karıştırıldığı anlaşılmaktadır (Kureşî, II, 23, 449; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 209, 569-570; II, 1542, 1627, 1631, 1636, 1867-1868; Brockelmann, GAL, I, 462; Suppl., I, 640; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 90, 92; M. Ebû Bekir b. Ali v.dğr., V, 83).
BİBLİYOGRAFYA
Alâeddin es-Semerkandî, Tuḥfetü’l-fuḳahâʾ (nşr. M. Zekî Abdülber), Dımaşk 1377/1958, neşredenin girişi, I, 12-22, 34, 283, 288, 298.
a.mlf., Mîzânü’l-uṣûl (nşr. M. Zekî Abdülber), Devha 1404/1984, s. 401, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. z-f.
Kâsânî, Bedâʾiʿ, I, 2; II, 88; V, 279.
Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, Haydarâbâd 1332, II, 6-7, 23, 28, 30, 51, 243-244, 270, 278, 449.
İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, s. 60.
Taşköprizâde, Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾ, Musul, ts. (el-Mektebetü’l-merkeziyyetü’l-âmme), s. 94, 95.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 209, 336, 371, 376, 569-570; II, 1542, 1627, 1631, 1636, 1867-1868, 1916-1917.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 39-40, 158, 166.
Râgıb et-Tabbâh, İʿlâmü’n-nübelâʾ bi-târîḫi Ḥalebi’ş-şehbâʾ, Halep 1343/1925, IV, 265.
Serkîs, Muʿcem, II, 1046-1047.
Brockelmann, GAL, I, 374, 462; Suppl., I, 640.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 90, 92.
Yusuf Ziya Kavakcı, XI ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Māvarā’ al-Nahr İslâm Hukukçuları, Ankara 1976, s. 94-98.
Abdülvehhâb İbrâhim Ebû Süleyman, Kitâbü’l-baḥs̱i’l-ʿilmî, Cidde 1403/1983, s. 336-337.
Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 49.
Sâlihiyye, el-Muʿcemü’ş-şâmil, III, 202-203.
M. Ebû Bekir b. Ali v.dğr., İstidrâkât ʿalâ Târîḫi’t-türâs̱i’l-ʿArabî, Cidde 1422, V, 83.
Mürteza Bedir, Fıkıh, Mezhep ve Sünnet: Hanefî Fıkıh Teorisinde Peygamberin Otoritesi, İstanbul 2004, s. 26-30, 195-200.
W. Madelung, “ʿAlāʾ al-Dīn Samarqandī”, EIr., I, 782-783.