ÜMMÜ CEMÎL - TDV İslâm Ansiklopedisi

ÜMMÜ CEMÎL

أمّ جميل
Müellif: GÜLGÜN UYAR
ÜMMÜ CEMÎL
Müellif: GÜLGÜN UYAR
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2012
Erişim Tarihi: 06.10.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ummu-cemil
GÜLGÜN UYAR, "ÜMMÜ CEMÎL", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ummu-cemil (06.10.2024).
Kopyalama metni

Ümeyye b. Abdüşemsoğulları’nın Anâbis kolundan Harb b. Ümeyye’nin kızı, Ebû Süfyân’ın kız kardeşi, Ebû Leheb’in karısıdır. Annesinin ismi Fâhite bint Âmir b. Muattib es-Sekafî’dir. Mekke döneminde İslâmiyet aleyhinde faaliyet gösteren müşrik kadınların başında gelir; bizzat Hz. Peygamber’e fiilî ve sözlü ağır hakaretlerde bulunurdu. Topladığı dikenli ağaç dallarını demet yapıp boynuna bağladığı ve geceleyin Resûl-i Ekrem’in geçeceği yollara saçtığı bildirilmektedir. Ayrıca Resûlullah’a düşmanlık hususunda kocası Ebû Leheb’i tahrik eder ve ona yardımcı olurdu.

Tebbet sûresi İslâm davetinin açıktan yapılmaya başlandığı risâletin dördüncü yılında Ebû Leheb ile Ümmü Cemîl hakkında nâzil olmuştur. Ebû Leheb’in alevli bir ateşe yaslanacağını, karısının boynunda bükümlü bir ip olduğu halde o ateşe odun taşıyacağını bildiren âyetleri duyan Ümmü Cemîl’in, Hz. Peygamber’e çatmak ve elindeki taşla ağzına vurmak amacıyla Kâbe’ye doğru koştuğu, onun öfkeli bir şekilde geldiğini gören Ebû Bekir’in endişeye kapılması üzerine Resûlullah’ın ona, “Kur’an okuduğun zaman seninle âhirete inanmayanlar arasına görünmeyen bir perde çekeriz” âyetini okuyarak (el-İsrâ 17/45) Ümmü Cemîl’in kendisini göremeyeceğini söylediği rivayet edilir. Önünde durduğu halde Hz. Peygamber’i göremeyen Ümmü Cemîl, Ebû Bekir’e arkadaşının nereye gittiğini sormuş ve, “Arkadaşın beni hicvetmiş. O şairse ben de şairim; kocam da şairdir. İşte ben de onu hicvediyorum” diyerek, “Kötü bir adama isyan ediyoruz / Onun ortaya attığı şeyleri reddediyoruz / Dinini de sevmiyoruz” mısralarını okuduktan sonra oradan ayrılmıştır. Diğer bir rivayete göre Ümmü Cemîl, Tebbet sûresinin nüzûlünden sonra Resûl-i Ekrem’e kendisini niçin hicvettiğini sorunca, “Seni ben değil Allah hicvetti” cevabını almış, bunun üzerine, “Sen beni odun taşırken yahut boynumda bükülmüş bir iple hiç gördün mü?” demiştir. Bu hadiseden sonra bir müddet vahiy gelmediği, Ümmü Cemîl’in Hz. Peygamber’e “Rabbin seni terketti, herhalde sana darılmış olmalı” dediği, Duhâ sûresinin ilk âyetlerinin bu olayın ardından nâzil olduğu nakledilir.

Risâlet öncesi dönemde Resûlullah’ın kızları Rukıyye ve Ümmü Külsûm, Ümmü Cemîl’in iki oğlu Utbe ve Uteybe ile nikâhlanmıştı. Henüz düğün olmadan Tebbet sûresi inince Ümmü Cemîl ile kocası Ebû Leheb, Rukıyye ve Ümmü Külsûm’ün atalarının dininden çıktığını ileri sürerek oğullarının onlardan ayrılmalarını sağladı. Hz. Peygamber’le görüşmeye gelen Uteybe, “Ben senin dinini tanımıyorum, kızından da ayrıldım. Artık ne sen beni sev ne de ben seni severim. Ne sen bana gel ne de ben sana gelirim” diyerek Resûl-i Ekrem’in gömleğini yırtmış, o da, “Dilerim ki Allah köpeklerinden bir köpeği senin üzerine salar” sözleriyle Uteybe’ye beddua etmiştir. Bu sözleri duyan Ebû Leheb bedduanın gerçekleşmesinden korktuğunu söylemiş, nitekim o sırada ticaret için Şam’a giden Uteybe yolda bir aslan tarafından parçalanmıştır. Uteybe’nin can verirken, “Ben size Muhammed insanların en doğru sözlüsüdür dememiş miydim” dediği rivayet edilir. Ümmü Cemîl, Tebbet sûresindeki vasfıyla anılmış ve şairler tarafından da hicvedilmiştir. Ölüm yeri ve tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 354-356.

Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ḳureyş (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1982, s. 89, 90, 121, 123.

İbn Beşküvâl, Ġavâmiżü’l-esmâʾi’l-mübheme (nşr. İzzeddin Ali es-Seyyid – M. Kemâleddin İzzeddin), Beyrut 1407/1987, s. 190-191.

, VIII, 5884; IX, 6257-6268.

, I, 208.

Mehmed Zihni, Meşâhîrü’n-nisâ (haz. Bedreddin Çetiner), İstanbul 1982, I, 72.

, II, 75-79.

M. Hüseyin el-Hâirî, Terâcimü aʿlâmi’n-nisâʾ, Beyrut 1407/1987, I, 245.

, I, 91.

İbrahim Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, Ankara 1997, s. 85, 86, 118, 119, 150, 153.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 42. cildinde, 315-316 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER