https://islamansiklopedisi.org.tr/zeyd-b-suhan
Abdülkaysoğulları’nın ileri gelenlerinden olup Resûl-i Ekrem döneminde İslâmiyet’i kabul etmiş ancak Resûl-i Ekrem’i görememiştir. Hz. Peygamber’e elçi olarak gönderildiği yolundaki bilgi ise (İbn Asâkir, XIX, 429) kabul görmemiştir. Medâin’de uzun süre kendisine talebelik ettiği Selmân-ı Fârisî’ye saygısından dolayı Ebû Selmân künyesini de kullanmıştır (İbn Hacer, I, 583). Irak bölgesinin fethinden sonra Kûfe’ye yerleşti. Hz. Ömer devrinde Kûfe’den Medine’ye gelen heyette yer aldı; halife ile görüştü ve onun takdirini kazandı. Kendisi hakkında övücü sözler söyleyen Hz. Ömer, Zeyd’in çevresindekilere de ona saygı göstermelerini tavsiye etti. Bu dönemde Kādisiye, Celûlâ ve Nihâvend gibi savaşlara katıldı. Kādisiye (a.g.e., a.y.) veya Celûlâ (İbn Abdülber, I, 557) yahut Nihâvend (İbn Sa‘d, VI, 124) savaşlarından birinde sol elini kaybetti. Selmân-ı Fârisî’nin Medâin valiliği esnasında kardeşi Sa‘saa ile birlikte Selmân’ın talebeleri arasına girdi, birçok konuda onun etkisi altında kaldı. Bir ara ailesini ihmal edecek derecede zühd hayatına ve nâfile ibadete ağırlık verince Selmân kendisini, ibadette aşırıya kaçıp ailesini zor durumda bırakmanın dinî yönden uygun olmadığı hususunda uyardı. Aynı dönemde Selmân’ın emriyle cuma namazlarından önce vaaz etti, onun gözetiminde Kur’an dersleri verdi ve imamlık yaptı.
Hz. Osman zamanında yönetimden memnun olmayan ve bazı rivayetlere göre halifeye uyarılarda bulunan muhaliflerden biriydi. 33 (653-54) yılında Kûfe Valisi Saîd b. Âs’ın bazı sözleri ve davranışları şehirde karışıklığa yol açınca olaylarda kışkırtıcı rol oynadıkları gerekçesiyle halife tarafından Dımaşk’a sürülen dokuz veya on kişilik grubun içinde yer aldı (İbn Kesîr, X, 258-260). Dımaşk Valisi Muâviye bir süre sonra onların Dımaşk’tan ayrılmasına izin verdi. Grup üyeleri, Hz. Osman’a bir temsilci gönderip eski faaliyetlerini sürdürmeyeceklerine dair söz verdikleri halde Kûfe’ye dönünce yeniden muhalefete başladılar. Hz. Osman’ı hilâfetten uzaklaştırmak amacıyla çeşitli şehirlerden gelip Medine önünde toplanan isyancı grubun içinde Kûfeliler’in liderlerinden biri olarak Zeyd de vardı. Olayların sonunda Hz. Osman’ın şehid edildiği gün Zeyd’in, “Bugün insanların arasına öyle bir nefret tohumu ekildi ki artık kıyamete kadar birbirlerini sevemezler” dediği rivayet edilmiştir (İbn Kesîr, X, 277-278, 339). Daha sonraki karışıklıklar sırasında Hz. Âişe’nin, kendilerine katılması veya Kûfe’de kalıp Hz. Ali aleyhinde propaganda yapması teklifini kabul etmedi. Hz. Ali’nin yanında iştirak ettiği Cemel Vak‘ası’nda Abdülkaysoğulları’nın sancaktarlarından biriydi. Kendisi ve kardeşi Seyhân bu çarpışmada öldürüldü (36/656). Ölmek üzereyken Hz. Osman aleyhinde yaptıklarından dolayı pişmanlığını ifade ettiği (İbn Asâkir, XIX, 445), onun ölüm haberini alan Hz. Âişe’nin de üzüntüsünü dile getirdiği (İbn Abdülber, I, 557) bildirilmektedir.
Zeyd b. Sûhân, siyasî olaylardaki rolünün yanı sıra ilk dönem zühd hayatında da önemli bir isimdir ve adı erken dönem zâhidleri arasında sayılır (Ali Sâmî en-Neşşâr, III, 255). Hz. Osman devrinde geçimlerini sağlayacak gelirleri olmayan Basralı âbidlerin rahatça ibadet etmeleri için özel bir bina yaptıran Zeyd onların ihtiyaçlarını karşılamak üzere görevliler tahsis etmiş (İbn Asâkir, XIX, 441), böylece daha sonraki sûfî kurumlarının ilk örneklerinden birini ortaya koymuştur. Hz. Peygamber’in onun hakkında söylediği bildirilen, fakat sıhhatinden şüphe edilen bazı övgü sözleri (meselâ bk. İbn Sa‘d, VI, 123; Hatîb, VIII, 440; İbn Hacer, I, 582-583) kendisine atfedilen tasavvufî şahsiyetine güç kazandıran rivayetlerdir. Az rivayeti bulunan ve güvenilir bir râvi diye tanıtılan Zeyd’in (İbn Sa‘d, VI, 126) Hz. Ömer, Hz. Ali, Übey b. Kâ‘b ve Selmân-ı Fârisî’den rivayetleri vardır. Ondan da Ebû Vâil Şakīk b. Seleme, Ayzâr b. Hureys ve Sâlim b. Ebü’l-Ca‘d gibi şahıslar hadis rivayet etmiştir. Zeyd gibi kardeşleri Sa‘saa ve Seyhân da Abdülkaysoğulları’nın önde gelen hatiplerinden olup Sa‘saa aynı zamanda Muâviye döneminin meşhur muhaliflerindendir. Zeyd’in Ümmü’l-Esved adında bir kızından da bahsedilmektedir (İbn Asâkir, XIX, 435).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VI, 123-126.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, VIII, 439-440.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, I, 557-561.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XIX, 429-447.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 137-144, 228, 232.
a.mlf., Üsdü’l-ġābe, II, 291-292.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, III, 525-529.
Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Abdullah Abdülmuhsin et-Türkî), Cîze 1418/1998, X, 258-260, 277-278, 339, 439, 446, 448.
İbn Hacer, el-İṣâbe, I, 582-583.
Ali Sâmî en-Neşşâr, Neşʾetü’l-fikri’l-felsefî fi’l-İslâm, Kahire 1978, III, 255-257.