BELEK b. BEHRÂM - TDV İslâm Ansiklopedisi

BELEK b. BEHRÂM

بلك بن بهرام
Müellif: COŞKUN ALPTEKİN
BELEK b. BEHRÂM
Müellif: COŞKUN ALPTEKİN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1992
Erişim Tarihi: 03.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/belek-b-behram
COŞKUN ALPTEKİN, "BELEK b. BEHRÂM", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/belek-b-behram (03.12.2024).
Kopyalama metni

Gençlik dönemine dair fazla bilgi yoktur. Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümünden (1092) sonra, saltanat iddiasında bulunan kardeşi Suriye Meliki Tâcüddevle Tutuş Urfa Emîri Bozan’ı öldürterek Serûc’u (Surûc) Sökmen b. Artuk’a iktâ etmiş, o da burayı yeğeni Belek’e vermişti.

Tutuş giriştiği saltanat mücadelesinde Berkyaruk’a mağlûp olarak hayatını kaybedince Belek amcaları Sökmen ve İlgazi ile birlikte Tutuş’un oğulları Rıdvân ve Dukak arasındaki mücadelelere katıldı. Haçlılar Antakya’yı ele geçirdikten sonra bu şehri kurtarmaya gelen Kürboğa kumandasındaki Büyük Selçuklu ordusunda da görev alan Belek, kendi idaresinden memnun olmayan Serûc halkının şehri Urfa Kontu I. Baudouin’e teslim etmesiyle buradaki hâkimiyetini kaybetti (1098). Buna rağmen mücadelesini sürdüren Belek bir kısım Türkmen oymaklarını etrafına toplayarak 1100 yılında Serûc üzerine yürüdü ve Urfa’nın yeni kontu II. Baudouin du Bourg ile Serûc Senyörü Foulque de Chartres’i mağlûp etti. Bu mağlûbiyet üzerine Antakya’ya giderek askerî yardım alan II. Baudouin kendisine hücum eden Belek ile Sökmen’i mağlûp ederek geri çekilmek zorunda bıraktı (1101).

Mücadele etmekten yılmayan Belek, 1104 yılında Arap asıllı Yaîş kabilesinden Fırat nehri kenarındaki Hadîse ve Âne kasabalarını aldı. Fakat Hille’nin Arap emîri Seyfüddevle Sadaka’nın müdahalesi karşısında buraları terketmek zorunda kaldı. Bu hadiseden sonra aynı yıl Haçlılar karşısında kazanılan Harran Savaşı’na amcası Sökmen ile birlikte katılan Belek ertesi yıl Hânîcâr Kalesi’ni ele geçirmeye muvaffak oldu. Belek Musul Emîri Mevdûd b. Altuntegin’in 1110 yılında Urfa bölgesine yaptığı büyük sefere İlgazi ile birlikte katıldı. Mevdûd Harran’ı Belek’in amcası İlgazi’ye iktâ etti. Fakat Ahlatşah Emîri Sökmen el-Kutbî buna itiraz edince İlgazi ile aralarında anlaşmazlık çıktı. Neticede İlgazi’yi ele geçiremeyen Sökmen el-Kutbî Belek’i yakalayarak zincire vurdu ve Muş bölgesindeki Aydziats Kalesi’ne hapsetti. Sökmen el-Kutbî’nin ertesi yıl ölümü üzerine serbest bırakılan Belek, el-Cezîre’ye dönerek amcası İlgazi’nin hizmetine girdi. 1112 yılında Çubuk oğlu Mehmed Bey’in ölümü üzerine yanına topladığı Türkmenler’le birlikte harekete geçerek Harput (Hısnıziyâd) ve çevresindeki kasabalar hariç olmak üzere Çubuk oğlu Mehmed Bey’in sahip olduğu bütün toprakları ele geçirdi ve Palu şehrini kendine merkez yaparak yeni bir beylik kurdu.

Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıcarslan 1107 yılında ölünce oğullarından Tuğrul Arslan Malatya’da sultan ilân edildi. Tuğrul Arslan’ın yaşı çok küçük olduğundan annesi Ayşe Hatun, Emîr İlarslan ile evlenerek onu oğluna atabeg tayin etti. Ancak kısa bir süre sonra İlarslan’ı hapsettiren Ayşe Hatun akıllı ve cesaretli davranışlarını takdir ettiği Belek ile evlendi (1113). Malatya’ya gelen Belek Tuğrul Arslan’ın atabegi oldu. Malatya, Elbistan ve çevresini beyliğine katarak topraklarını genişletti, 1115 yılında da Harput’u ele geçirdi. Kısa bir süre içerisinde kuvvetlenmesinden endişeye kapılan Mengücüklüler Belek’i zayıflatmak için fırsat buldukça ülkesine girip yağmada bulunuyorlardı. Belek Mengücükoğlu’nu cezalandırmak maksadıyla Kemah ve Erzincan bölgesini istilâya başladı (1120). Mengücükoğlu Belek’e karşı mukavemet edemeyeceğini anladığından komşusu Trabzon Dükü Konstantin Gabras’tan yardım istedi. Ancak bu birleşik kuvvetler Belek tarafından Bayburt yakınlarında ağır bir bozguna uğratıldı. Esir düşen Konstantin Gabras 30.000 dinar fidye karşılığında serbest bırakıldı.

Belek, amcası İlgazi ile 1122 yılında Suriye seferine katıldı ve Haçlılar’ın elindeki Zerdenâ Kalesi’ni muhasara etti. İlgazi’nin bu sefer sırasında hastalanmasıyla Haçlılar’a karşı devam eden savaşların idaresini üzerine alan Belek, 13 Eylül 1122’de Urfa Kontu Josselin de Courtenay ile Birecik Senyörü Galéran du Puiset’i Serûc yakınlarında mağlûp ve esir etti. Bu iki Haçlı liderini Harput’a gönderip hapsettirdi, amcası İlgazi’nin 19 Kasım 1122’de ölümünden sonra da Haçlılar’ın en büyük düşmanı haline geldi.

Belek 1123 yılında Gerger’i muhasara etti. Gerger’in idaresini elinde tutan Ermeni Mikhail Haçlı liderlerinden yardım istedi. Kudüs kralı yapılan yardım çağrısına uyarak Tel Bâşir’den hareketle Gerger’e doğru ilerlerken Fırat’ın batı kıyısında Turuş mevkiinde ansızın Belek ile karşılaştı. 18 Nisan 1123’te yapılan savaşı Türkler kazandı ve Kudüs Kralı Baudouin esir alındı. Belek’in bu muzafferiyeti bütün İslâm âleminde takdirle karşılandı ve kendisine “gazi” unvanını kazandırdı. Ancak Belek bu fırsatı iyi değerlendirip Franklar’a öldürücü darbeyi indiremedi. Onun asıl gayesi Halep’i ele geçirdikten sonra Haçlılar’la mücadeleye devam etmekti. Bundan dolayı Urfa kontluğuna karşı daha büyük bir savaşa girmedi.

Irak Selçuklu Sultanı Mahmud bu zaferden sonra Halep şehrinin menşurunu Belek’e göndererek onu Haçlılar’a karşı savaşan İslâm ordularına başkumandan tayin etti. Kısa bir muhasaradan sonra Harran’ı amcazadesi Bedrüddevle Süleyman’ın adamlarından alan Belek, 1123 yılının Haziran ayı sonlarında da Halep’e gelerek şehri ele geçirdi. Belek Halep’te iken birçoğu Behisnili (Besni) olan elli kadar Ermeni çeşitli kıyafetler içinde Harput şehrine girerek muhafızların azlığından istifadeyle kaleyi ele geçirmeyi ve hapis tutulan Haçlı liderlerini kurtarmayı başardılar (Ağustos 1123). Ancak hapisten kurtulan Haçlı liderleri ile diğer esirler şehir halkı tarafından kuşatılan kaleden çıkmanın mümkün olmadığını anlayınca Ermeniler’den de takviye alarak kale içinde savunmaya geçtiler. Kudüs Kralı Baudouin, Urfa Kontu Josselin’i kuvvet toplayıp süratle Harput’a dönmesi için Kudüs’e gönderdi. Bu olaylardan haberdar olan Belek hemen Harput’a geldi ve kaleyi zaptederek Kudüs kralı ve senyörler dışında bütün Haçlı askerleriyle onlara yardım eden Ermeniler’i öldürttü (Eylül 1123). Kral ve senyörleri yeniden zincire vurduran Belek onları daha emin bir yer olarak gördüğü Harran’a gönderip orada hapsettirdi. Asker toplamak için Kudüs’e gönderilen Kont Josselin ise topladığı askerle Tel Bâşir’e geldiği sırada Belek’in Harput’u ele geçirdiğini öğrendi ve ilerlemekten vazgeçti. Belek eline geçirdiği bu fırsatı değerlendirip Haçlılar’a şiddetli bir darbe indirebilmek için asker toplamaya başladı. Bölgedeki Türkmenler’in kendisine katılmasının yanı sıra amcazadeleri olan Dâvud, Süleyman ve Timurtaş gibi Artuklu emîrleri, ailenin lideri olarak gördükleri Belek’e asker gönderdiler. Hatta Timurtaş bütün kuvvetleriyle Belek’in hizmetine girdi. Ayrıca Dımaşk Atabegi Tuğtegin kuvvetlerinin başında yardıma geldiği gibi Musul Emîri Aksungur el-Porsukī de önemli sayıda asker gönderdi. Bu birleşik kuvvetler Haçlılar’ın elindeki Azâz Kalesi’ni muhasara altına aldı. Kale içinde çok zor durumda kalan Haçlılar âni bir çıkış hareketiyle Türkler’in üzerine saldırdılar. Bu Frank garnizonuyla onlara yardıma gelen diğer Haçlı kuvvetleri arasında kalan Türk ordusu mağlûp olarak geri çekildi. Bu harekâttan bir sonuç alamayan Belek Halep’e döndü ve burada Melik Rıdvân’ın kızı Ferhunde Hatun ile evlendi. Kral II. Baudouin ile yanındaki esirleri de Halep’e getirterek orada hapsetti. Ancak ilk fırsatta Haçlılar’dan bu son bozgunun intikamını almak isteyen Belek, bölgedeki bazı kaleleri tahkim ettikten sonra Azâz yöresine asker göndererek Meşhalâ mevkiinde Haçlılar’ı bozguna uğrattı ve Mücedded Kalesi’ni ele geçirdi (1124).

Aynı yıl Belek, itaatinden şüphe ettiği Hassân b. Gümüştegin’in elinden Menbic Kalesi’ni almak için amcazadesi Timurtaş’ı görevlendirdi. Timurtaş Hassân’ı yakaladıysa da onun kardeşi Îsâ kuvvetleriyle kaleye çekilip müdafaaya geçti. Bu duruma müdahale eden Belek bizzat gelerek kaleyi kuşattı. Zor durumda kalan Îsâ çevredeki Haçlılar’a haber gönderip yardım istedi. Urfa Kontu Josselin başta olmak üzere Maraş Kontu Geoffroy, Keysum Kontu, Dülûk ve Râbân Senyörü Mahuis ile diğer senyör ve şövalyeler toplanıp Îsâ’nın yardımına gelmek üzere yola çıktılar. Josselin’in 10.000 kişilik Haçlı ordusuyla yaklaşması üzerine Belek ona karşı harekete geçti. İki taraf arasında 5 Mayıs 1124 günü Menbic yakınlarında başlayan savaş Türkler’in kesin zaferiyle sonuçlandı. Bu galibiyetten sonra Belek tekrar Menbic’e döndü ve bütün geceyi ibadet ve dua ile geçirdi. Ertesi gün muhasaraya devam etti. Bu sıralarda Doğu Akdeniz sahilinde müslümanların elinde kalan tek şehir durumundaki Sur Haçlılar tarafından kuşatılmış bulunuyordu. Sur emîrinin yanı sıra Atabeg Tuğtegin’in de yardım isteği üzerine Menbic kuşatmasını Timurtaş’a bırakıp Sur şehrinin yardımına koşmaya hazırlanan Belek kaleden atılan bir okla ağır şekilde yaralandı ve aynı gün öldü (6 Mayıs 1124). Haçlılar’a karşı kazandığı eşsiz zaferlerle müslümanların gönlünde taht kuran Gazi Belek’in naaşı Halep’e getirildi ve Hz. İbrâhim’in makamı önüne defnedildi. Hıristiyanlar’ın korkulu rüyası haline gelen Belek Gazi’nin ölümü bütün İslâm âlemini mateme boğdu.


BİBLİYOGRAFYA

Azimî Tarihi: Selçuklular Dönemiyle İlgili Bölümler: H.430-538 (nşr. ve trc. Ali Sevim), Ankara 1988, s. 43-48, 100, 113, 115-118, 120.

, s. 213, 278.

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X (trc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, s. 267, 299, 319-320, 464, 468-469, 483, 488-489.

, II, 351, 356-358, 374.

Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara 1962, s. 271-274, 277.

Cl. Cahen, Osmanlılardan Önce Anadoluda Türkler (trc. Yıldız Moran), İstanbul 1979, s. 101, 106, 119.

a.mlf., “Balak”, , I, 983.

a.mlf., “Belek”, , IV, 840-842.

İmâdüddin Halîl, el-ʿİmârâtü’l-Artuḳıyye fi’l-Cezîre ve’ş-Şâm, Beyrut 1980, s. 106, 205, 235, 264-278.

, s. 123, 127, 149, 169, 171-172.

a.mlf., “Artukoğlu İl-Gazi”, , XXVI/104 (1962), s. 666 vd.

, II, 132-137, 140 vd., 170, 172.

Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi: 1118-1146, Ankara 1987, s. 20, 25-32, 34-40, 42, 44-45, 47-53, 55-57, 59, 63, 73, 82, 96, 100, 110, 153.

Mükrimin Halil Yinanç, “Belek”, , II, 468-473.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 5. cildinde, 402-403 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER