ESAD EFENDİ, Sâlihzâde - TDV İslâm Ansiklopedisi

ESAD EFENDİ, Sâlihzâde

Müellif: MEHMET İPŞİRLİ
ESAD EFENDİ, Sâlihzâde
Müellif: MEHMET İPŞİRLİ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1995
Erişim Tarihi: 18.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/esad-efendi-salihzade
MEHMET İPŞİRLİ, "ESAD EFENDİ, Sâlihzâde", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/esad-efendi-salihzade (18.11.2024).
Kopyalama metni

6 Eylül 1740’ta İstanbul’da doğan Ahmed Esad, II. Mustafa’nın başimamı Şeyhülislâm Mehmed Sâlih Efendi’nin oğlu, Şeyhülislâm Camgöz Mehmed Emin Efendi’nin kardeşidir. Dağıstânî İbrâhim, Seyyid Abdülhalim efendilerden ve dönemin diğer âlimlerinden ders alarak yetiştikten sonra 1755’te ibtidâ-i hâric derecesiyle müderris oldu. Çeşitli medreselerde görev yaptı. 1770’te Süleymaniye müderrisi iken kadılık mesleğine geçerek önce İzmir, 1778’de Bursa kadılığına getirildi. 1782’de Mekke pâyesini aldı. 1787’de İstanbul kadılığına tayin edildi. Bir yıl sonra Anadolu kazaskerliğinin önce pâyesi verildi; 1790’da da bu göreve fiilen tayin edildi (Tarik Defteri, İÜ Ktp., TY, nr. 8879, vr. 13a). 1791’de görev süresini tamamlayarak mâzul olduğunda Dimetoka ve Hayrabolu kazaları arpalık olarak kendisine verildi. Bu dönemde özellikle yenilik ve ıslahat taraftarı olarak dikkati çekmeye başladı. III. Selim’in (1789-1807), saltanatının başlarında yapacağı icraatı geniş bir tabana yaymak için devrin idareci ve aydınlarından ıslahat lâyihaları istediği sıralarda lâyiha sunan ikisi yabancı yirmi iki kişi arasında Esad Efendi de bulunmaktaydı. Onun görüşleri daha ziyade askerî ağırlıklı olup köklü yenilikleri ortaya koymuyordu (Karal, , I/6, s. 108, 346).

Esad Efendi birincisi 1794’te, ikincisi 1798’de olmak üzere iki defa birer yıl süreyle Rumeli kazaskerliği yaptı. 29 Muharrem 1218’de (21 Mayıs 1803) Rumeli kazaskerliğinden mâzul bulunduğu bir sırada Ömer Hulûsi Efendi’nin yerine şeyhülislâm oldu. Üç yıl altı ay kadar devam eden ilk meşihatı dönemi, III. Selim’in Nizâm-ı Cedîd faaliyetlerini yoğun olarak yürüttüğü yıllara rastlamaktadır. Esad Efendi yeniliklere taraftar bir âlim olarak padişahın faaliyetlerini desteklemişti. III. Selim, Nizâm-ı Cedîd teşkilâtının Rumeli’de uygulanması için Kadı Abdurrahman Paşa’yı görevlendirdiğinde Edirne’de buna karşı bir hareket başlamış, Şeyhülislâm Esad Efendi’nin de karşı çıkanlar aleyhine verdiği fetva âsiler arasında duyulunca kendisine karşı büyük bir tepki oluşmuştu. Yoğun tepkiler karşısında padişahın icraatında ısrar etmeyip Nizâm-ı Cedîd uygulamasını yarıda bırakmasından sonra sadece yeniçerilerin değil ulemânın da muhalefetiyle karşılaşan Esad Efendi görevinden ayrılmaya mecbur oldu (14 Kasım 1806).

III. Selim’in katliyle sonuçlanan Kabakçı Mustafa isyanı sırasında oldukça zor günler yaşayan, başta Şeyhülislâm Atâullah Mehmed Efendi olmak üzere ulemânın karşı çıkması ile hayatı kurtulan Esad Efendi, II. Mahmud’un tahta çıkışından on dokuz gün sonra ikinci defa şeyhülislâmlık görevine getirildi (22 Cemâziyelâhir 1223 / 15 Ağustos 1808). Bu tayinde onun yenilikçi ve III. Selim taraftarı oluşunun önemli rolü vardır. Esad Efendi’nin üç ay kadar süren bu meşihatı son derece yoğun hadiseler arasında oldukça sıkıntılı geçti. Sened-i İttifak çalışmaları, Sekbân-ı Cedîd adıyla Nizâm-ı Cedîd’in yeniden canlandırılması, Alemdar Vak‘ası ve nihayet IV. Mustafa’nın idamı gibi devlet ve cemiyeti sarsan olaylarda Esad Efendi daima devletin yanında ve âsilerin karşısında yer aldı. Özellikle âsilerin II. Mahmud’u bertaraf edip IV. Mustafa’yı yeniden tahta çıkarma gayretleri içinde olmaları üzerine Şeyhülislâm Esad Efendi, Kaymakam Memiş Paşa, Kaptan Râmiz Paşa ve diğer bazı devlet erkânı ile saray ulemâsı uzun müzakerelerden sonra IV. Mustafa’nın idamına karar vermiş ve gerekli fetva da Esad Efendi tarafından hazırlanmıştı. Alemdar Vak‘ası’ndan sonra idareye hâkim olan zorbalar bütün bu faaliyetleri sebebiyle Esad Efendi’yi “Nizâm-ı Cedîd şeyhülislâmı” diye dillerine dolamışlardı. Kendisine karşı tepkilerin artması üzerine, bir suikasta uğramasından endişe edildiğinden görevden alınarak (3 Şevval 1223 / 22 Kasım 1808) arpalığı olan Manisa’ya gönderildi (Şânîzâde, I, 146-147). 1809’da Bursa’ya, bir müddet sonra da İstanbul’a Kanlıca’daki yalısına dönmesine izin verildi. 10 Muharrem 1230’da (23 Aralık 1814) vefat etti ve Fatih’te Sinan Ağa Camii hazîresine gömüldü. Esad Efendi’nin Nizâm-ı Cedîd ve IV. Mustafa’nın katli için verdiği fetvaları bilhassa önemlidir. Fetva ve arzlarında Mehmed Sâlihzâde Ahmed Esad imzasını kullanmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Tarik Defteri (İlmiye Defteri), İÜ Ktp., TY, nr. 8879, vr. 13a.

, II, 151.

Çelebizâde Âsım, Târih, İstanbul 1282, I, 119-120; II, 257.

, I, 44-45, 63, 146-147.

, s. 119-120.

, IX, 42, 45, 283.

, I, 336.

, s. 569-570.

, V, 61-64.

a.mlf., “Nizâm-ı Cedîde Dâir Lâyihalar”, , I/6 (1941-42), s. 108-109, 346.

, IV, 94-98; V, 149-150.

Ahmet Mumcu, Osmanlı Devletinde Siyaseten Katl, Ankara 1963, s. 200.

M. Münir Aktepe, “Es’ad Efendi”, , IV, 357-358.

a.mlf., “Esʿad Efendi, Aḥmed”, , II, 712-713.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 345-346 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER