https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-arif
481’de (1088) Meriye’de (Almeria) doğdu. Aslen Yemen’den Kuzey Afrika’ya göç eden bir Arap kabilesine mensuptur. Tanca’da doğup büyüyen babası Muhammed b. Mûsâ, burada gece bekçilerinin başı olarak görev yaptığından Arîf lakabıyla tanınmış, oğluna da bu sebeple İbnü’l-Arîf denilmiştir. Babası, İbnü’l-Arîf’in doğumundan bir yıl önce Endülüs’e geçerek Meriye şehrinde hüküm süren Sumâdıhiyye Devleti’nin hizmetine girmiş, ancak bu devletin yıkılmasını takip eden yıllarda giderek geçim sıkıntısına düşmüş, oğlunu bir terzinin yanına çırak olarak vermişti. İbnü’l-Arîf, babasının bütün ısrarlarına rağmen bu işten ayrılıp çeşitli hocalardan ders almaya başladı. Meriye, Mürsiye (Murcia) ve Kurtuba’da (Córdoba) Ebü’l-Hasan el-Bercî, Ebû Muhammed Abdülkādir el-Karevî, İbnü’l-Fasîh Ebû Ca‘fer el-Hazrecî gibi âlimlerden kıraat, hadis, fıkıh ve dil ilimlerini tahsil etti; hadis âlimi Ebû Hâlid b. Yezîd’den hadis rivayet etme icâzeti aldı. İbn Beşküvâl de hayatını hayra adamış, son derece faziletli ve dindar bir kişi olarak tanıttığı İbnü’l-Arîf’e eṣ-Ṣıla fî târîḫi eʾimmeti’l-Endelüs adlı eserinin icâzetini verdiğini, kendisinin de ondan icâzet aldığını ifade eder.
Sarakusta (Saragossa) ve Belensiye (Valencia) gibi şehirlerde tanınmaya başlayan İbnü’l-Arîf, muhtemelen 520 (1126) yılından önce Belensiye’ye muhtesip olarak tayin edildi. Bu görevinin yanında ilmî faaliyetlerini de sürdürmeye çalıştı. Tasavvufa ne zaman ve nasıl yöneldiği konusunda kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Ancak onun yetiştiği dönemde Meriye’nin Endülüs’te önemli bir tasavvuf merkezi olduğu ve ölümü üzerinden iki yüzyıl geçmesine rağmen İbn Meserre’nin irfanî görüşlerinin hâlâ etkisini sürdürdüğü bilinmektedir. Zehebî, İbnü’l-Arîf’in Ebû Ömer et-Talemenkî’nin mensuplarından Ebû Bekir Abdülbâkī b. Muhammed b. Büryâl’den hırka giydiğini söyler (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XX, 113).
İbnü’l-Arîf, şöhretinin giderek yayılmasından rahatsız olan Meriye Kadısı İbnü’l-Esved tarafından o dönemde bölgede hüküm süren Murâbıt Sultanı Ali b. Yûsuf et-Tâşfîn’e şikâyet edildi. Şehirdeki diğer ulemânın da İbnü’l-Esved’i desteklemesi üzerine sultan onun Meriye’ye getirilmesini emretti (İbnü’z-Zeyyât et-Tâdilî, s. 97). Bazı kaynaklarda, İbnü’l-Arîf’in çevresinde çok sayıda insanın toplandığını gören sultanın kendisine karşı bir isyana girişeceğinden endişeye kapılarak onu Meriye’ye getirmeye karar verdiği zikredilmektedir. Ancak mektuplarından oluşan ve Miftâḥu’s-saʿâde adı altında toplanan eserinden onun böyle bir düşüncesi olmadığı, aksine sultana itaat edilmesi gerektiğini savunduğu anlaşılmaktadır. İbnü’l-Arîf ile birlikte iki yakın dostu kelâmcı, müfessir ve sûfî İbn Berrecân İşbîliye’den (Sevilla), Hüseyin el-Mayurkī de Gırnata’dan (Granada) Merakeş’e getirildiler. İbnü’l-Arîf’in hayatının bundan sonraki safhasına dair bilgiler oldukça karışıktır. İbn Zeyyât’ın verdiği bilgiye göre İbnü’l-Arîf, Merakeş’e gelince sultanın onun hakkındaki kanaati değişmiş, kendisine saygı göstererek istediği yere gitmesine izin vermiş, ancak şehirden ayrılacağı günlerde İbnü’l-Esved tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Bu cinayeti öğrenen sultan İbnü’l-Esved’i Sûsülaksâ’ya sürmüş, İbnü’l-Esved de orada zehirlenerek öldürülmüştür. Bazı kaynaklarda zehirlenme olayından söz edilmeksizin İbnü’l-Arîf’in Merakeş’e ulaşmadan öldüğü kaydedilirse de Merakeş’te öldüğü ve buraya defnedildiği kesindir. Buna rağmen mensuplarından Ebû Abdullah el-Gazzâl’in, Merakeş’e gelirken Sebte (Ceuta) Limanı’nda öldüğünü söylemesinin sebebi anlaşılamamaktadır. Çağdaş araştırmacılardan Endülüs tarihi uzmanı Angel González Palencia, İbnü’l-Arîf’in ölümüyle mensuplarından Ebü’l-Kāsım İbn Kasî’nin Murâbıtlar’a karşı başlattığı, Mürîdiyye adıyla anılan isyan hareketi arasında bir irtibat olduğunu ileri sürmüştür (Târîḫu’l-fikri’l-Endelüsî, s. 371). İbnü’l-Arîf, Sultan Ali b. Yûsuf et-Tâşfîn’in de katıldığı büyük bir törenle Merakeş’te toprağa verilmiş (23 Safer 536 / 27 Eylül 1141), daha sonra vefat eden dostu İbn Berrecân da onun yanına defnedilmiştir. Makkarî 1010 (1601) yılında onun mezarını ziyaret ettiğini (Nefḥu’ṭ-ṭîb, IV, 331), burasının bir ziyaretgâh olduğunu söyler. İbnü’l-Arîf’in mezarı 1869’da Vali Abdullah el-Hayhî tarafından yeniden yaptırılmış, vefat edince kendisi de oraya defnedilmiştir.
İbnü’l-Arîf, Endülüs’te yetişen önemli sûfîlerden biri olup eṣ-Ṣıla müellifi İbn Beşküvâl, el-Fehrese müellifi İbn Hayr gibi âlimlerin hocasıdır. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin şeyhlerinden Ebû Abdullah el-Gazzâl onun mürididir. İbnü’l-Arabî el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’sinde İbnü’l-Arîf’in bazı sözlerini nakletmiştir. Abdurrahman-ı Câmî, onun İbnü’l-Arabî ile görüştüğünü söylerse de (Nefeḥât, s. 530) bu bilgi yanlıştır. Çünkü İbnü’l-Arabî, İbnü’l-Arîf’in ölümünden yirmi dört yıl sonra (560/1165) dünyaya gelmiştir. Câmî, İbnü’l-Arabî’nin şeyhlerinden olan bir başka Endülüslü sûfî Ebü’l-Abbas el-Arîfî ile onu karıştırmış olmalıdır (DMBİ, IV, 286). İbnü’l-Arîf’in Kādî İyâz ile mektuplaştığını söyleyen İbn Hallikân bu mektupların mahiyeti hakkında bilgi vermemiştir. Kaynaklarda ayrıca onun yedi hat çeşidi icat ettiği ve yazdığı kaydedilmektedir. Ancak bu yazılar günümüze ulaşmadığından nitelikleri hakkında bir şey söylemek mümkün değildir.
Kaynaklarda İbnü’l-Arîf’e Arîfiyye adlı bir tarikat nisbet edilir. Harîrîzâde, bu tarikatın İbnü’l-Arîf’e ulaşan beş ayrı silsilesini kaydederse de Doğu İslâm dünyasında bile henüz klasik anlamda tarikatların teşekkül etmediği bir dönemde yaşayan İbnü’l-Arîf’in tarikat kurucusu olarak gösterilmesi, Cüneyd-i Bağdâdî veya Bâyezîd-i Bistâmî’ye tarikat nisbet edilmesi gibi ancak sembolik bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
Eserleri. Zehebî’nin kaydettiğine göre İbn Müsdî, İbnü’l-Arîf’in çeşitli eserler kaleme aldığını, fakat bunları Meriye’den Merakeş’e gemiyle getirirken denize atarak yok ettiğini söylemiştir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XX, 113). Günümüze ulaşan eserleri şunlardır:
1. Meḥâsinü’l-mecâlis. Eserin on bir bölümünde mârifet ve ilim, irade, zühd, tevekkül, sabr, hüzün, havf, recâ, şükür, muhabbet ve şevk kavramları havas düzeyinde ele alınmış; son iki bölümde de bunlar “Menâzilü’l-hâssa” ve “en-Nazaru ilallah” başlıkları altında değerlendirilmiştir. Miguel Asin Palacios tarafından bir giriş ve Fransızca tercümesiyle birlikte yayımlanan kitabı (Kitab Maḥāsin al-Mağālis, Paris 1933; Malogo 1987) Bruno Halff, Herevî’nin Menâzilü’s-sâʾirîn’i ve ʿİlelü’l-maḳāmât’ı ile karşılaştırarak değerlendirmiştir (bk. bibl.). Eser Nihâd Hayyâta tarafından da neşredilmiştir (el-Mevrid, IX/4 [1981], s. 687-706). İbnü’l-Hatîb, Endülüslü İbn Dihak’ın bu esere bir şerh yazdığını kaydeder (el-İḥâṭa, I, 334).
2. Miftâḥu’s-saʿâde ve taḥḳīḳu ṭarîḳı’s-saʿâde. İbnü’l-Arîf’in mensuplarından Ebû Bekir Atîk b. Mü’min tarafından bu başlıkla derlenmişse de Rabat Melik Hasan Kütüphanesi’nde kayıtlı (nr. 1562) yazma nüshanın ilk sayfasından eserin ismi Kitâbü Miftâḥi’s-saʿâde ve taḥḳīḳı ṭarîḳı’l-irâde şeklinde geçer. İbnü’l-Arîf’in duaları, münâcâtları ve bazı sözleriyle çeşitli kişilere yazdığı 150 kadar mektuptan oluşan eser, İsmet Abdüllatîf Dendeş tarafından müellif hakkında bir incelemeyle birlikte yayımlanmıştır (Beyrut 1993).
Kaynaklarda İbnü’l-Arîf’in şiirlerinden örnekler nakledilir (Dabbî, s. 155; İbnü’z-Zeyyât et-Tâdilî, s. 118-122; İbn Hallikân I, 169; Makkarî, VII, 497-499). Onun şiirlerinden oluşan bir mecmua Berlin Staatsbibliothek’te bulunmaktadır (Ahlwardt, nr. 7685). Bağdatlı İsmâil Paşa’nın zikrettiği Meṭâliʿu’l-envâr ve menâbiʿu’l-esrâr adlı eser (Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 83), İbnü’l-Arîf’in Hz. Peygamber için yazdığı, Makkarî tarafından iktibas edilen bir kasideden ibarettir. Ayrıca Bağdat Evkaf Kütüphanesi’nde onun adına kayıtlı Meḥâsinü’l-kelâm adlı bir eser bulunduğu zikredilmektedir (Muhammed Es‘ad Tales, s. 294). Mensuplarından Abbas b. İbrâhim el-Merrâküşî Tercümetü Ebi’l-ʿAbbâs İbn ʿAṭâʾillâh eṣ-Ṣanhâcî adlı bir risâle kaleme almıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Arîf, Miftâḥu’s-saʿâde ve taḥḳīḳu tarîḳı’s-saʿade (haz. Ebû Bekir Atîk b. Mü’min, nşr. İsmet Abdüllatîf Dendeş), Beyrut 1993.
a.mlf., Kitâbü’n-Nefâʾis ve meḥâsinü’l-mecâlis (nşr. Nihâd Hayyâta, el-Mevrid içinde), IX/4, Bağdad 1401/1981, neşredenin girişi, s. 681-686.
İbn Hayr, Fehrese, s. 46.
İbn Beşküvâl, eṣ-Ṣıla (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1410/1989, I, 136-137.
Dabbî, Buġyetü’l-mültemis, s. 154-155.
İbnü’z-Zeyyât et-Tâdilî, et-Teşevvüf ilâ ricâli’t-taṣavvuf (nşr. Ahmed et-Tevfîk), Rabat 1404/1984, s. 97, 118-123.
İbnü’l-Arabî, el-Fütûḥât, Bulak 1293, I, 119, 227, 297; II, 128, 421, 811.
İbn Hallikân, Vefeyât, I, 113, 168, 169.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XX, 111-114.
Safedî, el-Vâfî, VIII, 133.
İbnü’l-Hatîb, el-İḥâṭa, Kahire 1375/1955, I, 334.
Câmî, Nefeḥât, s. 530-531.
Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb, III, 229; IV, 331; VII, 497-499.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1591, 1609.
Zebîdî, ʿİḳd, s. 81.
a.mlf., İtḥâfü’l-aṣfiyâʾ, s. 231.
Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 272a-273a.
Ahlwardt, Verzeichniss, nr. 7685.
Brockelmann, GAL, I, 434; Suppl., I, 726.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 83.
Muhammed Es‘ad Tales, el-Keşşâf ʿân maḫṭûṭâti ḫazâʾini’l-kütübi’l-evḳāf, Bağdad 1372/1953, s. 294.
A. G. Palencia, Târîḫu’l-fikri’l-Endelüsî (trc. Hüseyin Mûnis), Kahire 1955, s. 369-371.
Abbas b. İbrâhim, el-İʿlâm, II, 19, 21-23.
Tahsîn Ahmed Mekkî, Dirâsât Endelüsiyye fi’l-edeb ve’t-târîḫ ve’l-felsefe, Kahire 1980, s. 383-401.
Abdülvehhâb b. Mansûr, Aʿlâmü’l-Maġribi’l-ʿArabî, Rabat 1403/1983, III, 231-239.
P. Nwyia, “Note sur quelques fragments inédits de la correspondence d’Ibn al-ʿArîf avec Ibn Barrajân”, Hespéris, XLIII/1-2, Paris 1956, s. 217-221.
a.mlf., “Resâʾilü İbni’l-ʿArîf ilâ aṣḥâbi s̱evreti’l-mürîdîn fi’l-Endelüs”, el-Ebḥâs̱, XXVII, Beyrut 1978-79, s. 43-56.
A. J. Arberry, “Notes on the Maḥāsin al-majālis of Ibn al-ʿArīf”, BSOAS, XII/3-4 [1948], s. 524-532.
Bruno Halff, “Le Maḥāsin al-Mağālis d’Ibn al-‘Arīf et l’œuvre du soufi Hanbalite al-Anṣārī”, REI, XXXIX/2 (1971), s. 321-335.
M’hammad Benaboud – Ibrahim al-Qādiri, “Education During the Period of the Murabiṭūn in the Light of Ibn Al-‘Arīf’s Letter to Ibn Al-Abbān”, Isl., LXVIII/1 (1991), s. 108-114.
A. Faure, “Ibn al-ʿArīf”, EI2 (İng.), III, 712-713.
Hüseyin Lâşey, “İbn ʿArîf”, DMBİ, IV, 286-287.