https://islamansiklopedisi.org.tr/kefevi-mahmud-b-suleyman
Kırım yarımadasının güneydoğu sahilindeki Kefe şehrinden olup ilk tahsilini burada yaptıktan sonra 949 (1542) yılında İstanbul’a gitti. Ebû Bekir el-Kefevî el-Kādirî’den tasavvuf terbiyesi aldı. Kaplıca müderrisi Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi ve Sahn-ı Semân müderrisi Abdurrahman Efendi’nin derslerine devam etti. Bu hocası 953’te (1546) Halep kadılığına tayin edilince Anadolu kazaskeri Ma‘lûl Emîr Efendi’ye intisap etti ve 959’da (1552) ona mülâzım oldu. Kefevî, eserinin birinci “ketîbe”sinin başında son iki hocası ile Muhammed b. Abdülvehhâb adlı hocasını anarak Ebû Hanîfe’ye ulaşan hoca zincirlerini kaydeder (vr. 41a). 961’de (1554) 20 akçe ile İstanbul’da Molla Gürânî Medresesi müderrisliğine getirilen Kefevî, daha sonra çeşitli defalar memleketi Kefe’de kadılık ve emvâl müfettişliği yaptı, ardından Gelibolu’ya kadı oldu. 987’de (1579) Çivizâde Mehmed Efendi Rumeli kazaskeri, Kadızâde de şeyhülislâm iken mâzûlen İstanbul’a döndü. 990 (1582) yılı başında vefat etti. Atâî inşâda kudretli olduğunu, Arapça ve Türkçe şiirler yazdığını, eşsiz diye nitelendirdiği meşhur eserinden başka bazı risâleleri ve ta‘lîkātı bulunduğunu kaydeder (Zeyl-i Şekāik, s. 273).
Kefevî, tam adı Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr olan eserini altmış yaşında iken kaleme aldığını belirtir. Âlimlerin tâbi tutulduğu gruplandırmayı bu tür eserlerde yaygın olan “tabakat” yerine “ketîbe” (çoğulu ketâib) adıyla yaptığından kitabını bu şekilde adlandırmıştır. Müellif katıldığı ilim meclislerinde insanların hoca ile talebelerini, ictihad ve taklid ehlini birbirinden ayıramadıklarını görünce bu eseri yazmaya başladığını, mütekaddimîn ve müteahhirîn, müctehid ve mukallid tanınmış Hanefî fukahasını asır ve tabakalara göre bu eserde topladığını söyler. Kitabın önemli bir özelliği olarak da sadece biyografik mâlûmatla yetinmeyip âlimlerin rivayet ve isnadlarına, farklı görüşlerine ve kendileriyle ilgili dikkat çekici bilgilere de yer verdiğini, daha önceki tabakat müelliflerinin bu hususu ihmal ettiklerini belirtir.
III. Murad’a ithaf ettiği eserin “unvan”, “burhan”, “erkân”, “sultan” şeklinde dört başlığa ayırdığı giriş kısmında Kefevî ilk başlıkta ictihad, müctehid imamlar, Hanefî ulemâsının ictihad ehliyeti açısından gruplandırılması konusunda bilgi verip değerlendirmede bulunur. İkinci başlıkta din, hidayet, fıkıh, hikmet, millet, şeriat ve fıtrat gibi kavramlar; üçüncü başlıkta peygamberler ve Resûl-i Ekrem; son başlıkta da Hz. Peygamber zamanında yönetim ve yargı, Resûlullah’ın tasarruflarının teşrî‘ bakımından değerlendirilmesi, usul ve fürû ilmi, ashabın ilimde önde gelenleri hakkında bilgi verdikten sonra ashap, tâbiîn ve müctehid imamlar ayrı birer bölüm olarak zikredilir. Ardından Hanefî fukahası yirmi iki bölüme ayrılır ve her tabakada mevcut âlimlerin biyografileri kaydedilir. Her bölümden sonra o dönemde yaşayan meşhur evliya ve sulehâya da yer verilmiştir.
Biyografik bilgiler için başta Kureşî’nin el-Cevâhirü’l-muḍıyye’si ve İbn Kutluboğa’nın Tâcü’t-terâcim’i olmak üzere çeşitli tabakat ve tarih kitaplarından faydalanan müellif, âlimlerin görüşleri ve bazı biyografik ve bibliyografik bilgilerle ilgili olarak da meşhur fıkıh ve fetva kitaplarına atıflarda bulunur. Ayrıca çağdaşlarına dair şifahî bilgilere başvurur.
Muhteva ve hacim bakımından Hanefî tabakat kitapları içinde önemli bir yeri bulunan eser, son dönem ulemâsından Abdülhay el-Leknevî’nin Hanefî tabakatına dair el-Fevâʾidü’l-behiyye’sinin temel malzemesini oluşturur. Ketâʾib’in Hanefî ulemâsının biyografisine dair en iyi kitap olduğuna işaret eden Leknevî, Kefevî’nin âlimler hakkında verdiği biyografik mâlûmatı olduğu gibi alarak diğer bilgileri, ayrıca evliya ve sulehâ biyografilerini çıkarmış, gerektiğinde başka kaynaklardan ilâveler yapmış ve yer yer değerlendirmelerde bulunmuştur.
Çok sayıda yazma nüshası bulunan Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 548, Âşir Efendi, nr. 263, Cârullah Efendi, nr. 1580, Hâlet Efendi, nr. 630, Kılıç Ali Paşa, nr. 728, Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 690, Gülnûş Vâlide Sultan, nr. 60, Ayasofya, nr. 3401, Şehid Ali Paşa, nr. 1931; Nuruosmaniye Ktp., nr. 3048; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1122; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1616, 1617) henüz basılmamıştır. Brockelmann, Kefevî’nin Adudüddin el-Îcî’ye ait Âdâbü’l-baḥs̱ adlı risâleye bir hâşiye yazdığını da kaydederse de (GAL Suppl., II, 288) bu eser Muhammed b. Abdülhamîd el-Kefevî’ye ait olmalıdır.
BİBLİYOGRAFYA
Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 548.
Taşköprizâde, eş-Şeḳāʾiḳ, s. 489.
Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 80, 231, 260, 273.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 3-4.
Sicill-i Osmânî, IV, 314.
Osmanlı Müellifleri, II, 19.
Brockelmann, GAL, II, 572-573; Suppl., II, 288, 645.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VII, 172.
Halit Ünal, “el-Fevâidü’l-behiyye”, DİA, XII, 502.