MAHMUD CELÂLEDDİN PAŞA, Damad - TDV İslâm Ansiklopedisi

MAHMUD CELÂLEDDİN PAŞA, Damad

Müellif: ALİ AKYILDIZ
MAHMUD CELÂLEDDİN PAŞA, Damad
Müellif: ALİ AKYILDIZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2019
Erişim Tarihi: 19.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/mahmud-celaleddin-pasa-damad
ALİ AKYILDIZ, "MAHMUD CELÂLEDDİN PAŞA, Damad", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/mahmud-celaleddin-pasa-damad (19.12.2024).
Kopyalama metni

İstanbul’da doğdu. Babası, II. Mahmud’un damadı ve Koca Hüsrev Paşa’nın yetiştirmesi Gürcü asıllı bir köle olan Tophâne Müşiri Halil Rifat Paşa, annesi, Halil Rifat Paşa’nın Sâliha Sultan’ın ölümünden sonra evlendiği İsmet Hanım’dır. Henüz iki yaşında iken babası vefat etti. Özel hocalardan aldığı eğitimin ardından Sadâret Mektûbî Kalemi’ne ve Âmedî Odası’na devam etti; Fransızca’sını geliştirmek üzere iki yıl Paris Sefâreti’nde görev yaptı. Şubat 1875’te Sultan Abdülaziz’in izniyle Sultan Abdülmecid’in kızı Seniha Sultan’la nişanlandı ve 4 Aralık 1876 tarihinde Hırka-i Saâdet Dairesi’nde kıyılan nikâhın ardından 7 Aralık’ta düğün törenleri yapıldı (BA, İrade, Dahiliye, 736/60298).

Mahmud Celâleddin Bey, II. Abdülhamid’in devlet tecrübesinin artması için bir mecliste görev verilmesini istemesi üzerine (BA, İrade, Dahiliye, 737/60370-1) 5 Aralık 1876’da 20.000 kuruş maaşla Şûrâ-yı Devlet üyeliğine tayin edildi (BA, İrade, Meclis-i Mahsûs, 55/2481). Hânedanla sıhriyet bağı kuran damatların rütbelerinin yükseltilmesi âdetine uygun olarak 14 Nisan 1877’de kendisine vezâret rütbesi ve paşalık unvanı verildi (BA, İrade, Dahiliye, 743/60728). 18 Nisan 1878 tarihinde Başvekil Sâdık Mehmed Paşa’nın kabinesinde Adliye nâzırlığına getirildi. Bu esnada, II. Abdülhamid’in tahta cülûsu münasebetiyle çıkarılan genel affın kapsamını genişletmenin yanında nezaretin merkez bürokrasisinde düzenlemeler yaptı; ayrıca adlî işlerle ilgili bir rapor hazırladı. Ancak yeni sadrazam Saffet Mehmed Esad Paşa’nın, gençliğinden dolayı bu önemli görevi yürütecek tecrübesi olmadığı gerekçesiyle azlini talep etmesi üzerine 1 Ağustos 1878’de görevinden alınınca padişaha gücendi. V. Murad’ı tekrar tahta çıkarmak amacıyla kurulan Kleanti Skalyeri - Aziz Bey Komitesi’yle ilişkisi ortaya çıkan kâhyası Hacı Bekir Efendi yüzünden paşanın da komiteyle alâkası olduğu şüphesi onu sarayın gözünden düşürdü. Ancak daha sonra bu konuyla ilgisinin bulunmadığının anlaşılması üzerine muhtemelen gönlünü almak için 1 Ekim 1878’de Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi üyeliğine tayin edildiyse de göreve başlamadı; azil döneminde 20.000 kuruşluk damatlık maaşıyla idare etti.

II. Abdülhamid, birkaç defa saraya çağırdığı halde davetine icabet etmeyen Mahmud Celâleddin Paşa’ya 1881’de Murassa‘ Nişân-ı Âlî ve 1889’da Murassa‘ Mecîdî nişanı verdi. Mahmud Paşa, bu inzivâ döneminde konağını âdeta bir şiir ve kültür meclisi haline getirdi; kendisini ziyaret edenlere idarecilerin yetersizliğinden ve idarî sistemin çürümüşlüğünden şikâyet ediyordu. Bu sırada gündeme gelen ve imtiyazı Almanlar’a verilen Bağdat Demiryolu projesi için, ağırlıklı sermayesi İngilizler tarafından oluşturulan Ernest Rechnitzer Şirketi’nin ileri sürdüğü imkânların Almanlar’ınkinden daha uygun olduğunu belirtti; projenin ileride doğabilecek siyasal sonuçlarıyla ilgili olarak kaleme aldığı lâyihaları II. Abdülhamid’e sundu. Hastalığının tedavisi için bir ara Mısır’a gitmek istediyse de izin alamadı. Bu sıkıntılı sürecin sonunda 14 Aralık 1899’da oğulları Prens Sabahaddin ile Lutfullah’ı da yanına alarak Georgie vapuruyla İstanbul’dan kaçtı; bu olay içte ve dışta büyük yankı uyandırdı.

Firar olayının Avrupa’daki Jön Türk muhalefetine güç kazandıracağından endişe eden II. Abdülhamid, bindiği gemi Marsilya’ya varmadan önce Paris sefiri Münir Paşa’yı devreye sokarak paşanın iadesi için diplomatik girişimleri başlattı. 20 Aralık’ta Marsilya’ya ulaşan paşa Marsilya Şehbenderi Seyfeddin Bey’in kendisiyle görüşme isteğini reddetti. Münir Paşa birkaç gün sonra Paris’e geçen paşanın hareketlerini takiple görevlendirildi. Bu arada, Londra’ya gönderdiği oğullarının soğuk karşılanması üzerine kendisini geri döndürmek amacıyla İstanbul’dan gelen Turhan Paşa ve Nûri Bey’le görüştüğü ve bazı isteklerde bulunduğu söylenir. Hükümet onu geri dönmeye zorlamak için maddî açıdan sıkıştırılması, mallarını satmasına engel olunması veya emlâkini karşılık göstererek borçlanmaması için bazı tedbirler aldıysa da mallarını müsadere etmedi. Firardan sonra Avrupa’daki Osmanlı sefirlerinin en önemli işi paşanın takip ve iade edilmesiyle ilgili çalışmalar oldu.

Jön Türkler’le irtibat kuran Mahmud Celâleddin Paşa, Avrupa basınında çıkan ve padişahı hedef alan 21 Ocak 1900 tarihli mektubunda hânedana ve kanunlara olan bağlılığını belirttikten sonra padişahın yönetim tarzını eleştirdi. Bunun üzerine kendisiyle ilgili haberler veren gazetelerin ilgili sayılarının ülkeye girişi yasaklandı. Ardından Jön Türk hareketinin Avrupa’daki önemli bir figürü olan Ahmed Rızâ ile paşa arasında anlaşmazlık çıktı ve bu anlaşmazlık giderek derinleşti. Osmanlı Devleti’ni teşkil eden unsurların ayrılıkçı örgütleri Mahmud Celâleddin Paşa’nın yanında yer aldığından Ahmed Rızâ’nın çevresindeki grup daha sınırlı kaldı; ancak birinci grubu oluşturanlarda da fikir ve amaç birliği yoktu. 31 Mart 1900 tarihinde Cenevre’ye gidip liderliği üstlenen Celâleddin Paşa burada çıkarılan Osmanlı gazetesini maddî açıdan destekledi ve yazılar yayımlayarak muhalefetini sürdürdü. Saray ise paşayı geri dönmeye ikna etmek için eşi Seniha Sultan’ın kâtibi dahil olmak üzere sefirleri ve özel elçilerini göndermeyi sürdürdü. Seniha Sultan’ın ağzıyla yazılıp kendisine ulaştırılan mektuba uzun bir cevap vererek kendi bakış açısını ortaya koydu. Paşanın temel tezi, ülkede hüküm süren adaletsizliklerin giderilmesi ve yönetimde ıslahat yapılması üzerine kuruluydu. Mahmud Celâleddin Paşa’nın 29 Mayıs 1900 tarihinde oğullarıyla birlikte Londra’ya geçmesi İstanbul’u son derece tedirgin etmekle birlikte Jön Türk hareketine de canlılık kazandırdı. 62. sayısı Londra’da yayımlanan Osmanlı gazetesi paşa ve oğullarının da etkisiyle İngiliz yanlısı bir tutum takındı. Ancak Paşa, İngiliz taraftarlığına rağmen kendini desteklemeleri için Alman imparatoruna mektup göndermekten ve Amerikalı diplomatlarla görüşmekten geri durmadı. Bu arada ortaya çıkan Seniha Sultan’ın yurt dışına kaçacağı söylentisi onun üzerindeki saray baskısının artmasına yol açtı.

Eylül 1900’de Jön Türk hareketinin güçlü olduğu Mısır’a giden paşa Hidiv II. Abbas Hilmi’den maddî destek aldı; ancak İstanbul’un baskısı yüzünden hidivin tutum değiştirmesi üzerine Nisan 1901’de Paris’e döndü. Osmanlı gazetesinde dinî argümanları öne çıkaran bir muhalefet başlatan Mahmud Celâleddin Paşa’nın önerisiyle II. Abdülhamid’in dinen halife sayılmadığı, Merakeşli bir şeyhten alınıp 1 Ocak 1901 tarihli Osmanlı gazetesinde yayımlanan fetvaya dayanarak padişahın hal‘edildiği ve daha sonra Veliaht Mehmed Reşad Efendi adına hutbe okutarak Abdülhamid’in hilâfeti gasbettiği açıklandı; bu yöndeki beyannâmeler ülke içerisinde ve özellikle Arap vilâyetlerinde dağıtıldı. Mahmud Celâleddin Paşa, Paris’in havasının sağlığına iyi gelmemesi üzerine Kasım 1901’de Korfu’ya geçtiyse de İstanbul’un baskıları sonucunda başka bir yere gönderilmesi için Yunan hükümetinin önerdiği 5000 frankı kabul ederek Roma’ya gitti. 9 Haziran 1901’de yurt dışına kaçıp devlet aleyhinde faaliyette bulunanların tutuklanması amacıyla çıkarılan ve sefâretlere gönderilen kanuna dayanılarak gıyabında tutuklu ilân edilen paşanın rütbe ve nişanları geri alındığı gibi idam kararı da kamuoyuna açıklandı. Etrafındaki çember giderek daraldığından bulunduğu ülkeler paşa üzerindeki baskılarını daha da arttırdı.

Oğlu Prens Sabahaddin’in önderliğinde, I. Jön Türk Kongresi adıyla bilinen ve muhalifleri bir araya getiren toplantı 4-9 Şubat 1902 tarihleri arasında Paris’te yapıldı. Bu arada hastalığı gittikçe ilerleyen Mahmud Celâleddin Paşa 17 Ocak 1903’te Brüksel’de öldü. II. Abdülhamid cenazesini İstanbul’a getirtmek istediyse de oğulları meşrutiyet ilân edilmedikçe bunu kabul etmeyeceklerini bildirdiğinden 23 Ocak tarihinde yaklaşık 100 kişinin katıldığı bir törenle Paris’teki Pére Lachaise Mezarlığı’na defnedildi. Paris sefiri Münir Paşa, Seniha Sultan’ın isteğini ileri sürüp naaşının İstanbul’a nakli için Paris’te mahkemeye başvurduysa da mahkemenin yetkisizlik kararı vermesi üzerine bu girişim de başarısız kaldı. Paşanın naaşı, II. Meşrutiyet’in ilânından sonra oğulları tarafından vapurla İstanbul’a getirtilerek 3 Eylül 1908’de Eyüp Bostaniskelesi’ndeki mezarına defnedildi.

Seniha Sultan’la olan evliliğinden Mehmed Sabahaddin ile Ahmed Lutfullah; İsmet Hanım’dan ise Rifat, Fuad ve Ali Bidar olmak üzere beş oğlu olan Mahmud Celâleddin Paşa nazik, zarif, kadirşinas, nüktedan ve güzel konuşan bir kişiydi. Gençliğinde Hâlidiyye şeyhlerinden Feyzullah Efendi’ye intisap etmişti. Divan sahibi bir şair olan ve “Âsaf” mahlasını kullanan paşanın divanı Damad Halilpaşazâde Damad Mahmud Paşa’nın Eş’ârı adıyla Kahire’de basılmış (1316), 2003’te Âsaf Divanı ismiyle Ömür Ceylan tarafından yeni harflerle yayımlanmıştır. Mısır’da bulunduğu sırada bastırdığı Tezkire-i Ulemâ: Arab’ın Hilâfet Hakkında Şer‘-i Mübîn ve Ahbâr-ı Sahîhadan İktibasları ve Damad Mahmud Paşa’dan Sultan Abdülhamîd-i Sânî’ye Mektup başlıklı on beş sayfalık risâlede (Kahire 1316) paşa, çeşitli müslüman grupların hilâfet anlayışlarıyla halifede bulunması gereken özellikleri açıkladıktan sonra II. Abdülhamid’e hitaben 27 Mayıs 1900 tarihli bir mektup kaleme alarak onun zalimliğinden ve çeşitli uygulamalarından örnekler verip hilâfetinin sahih olmadığını ileri sürer. Bu risâle Nergiz Yılmaz tarafından yayımlanmıştır (İstanbul 2002) (Hilâfet Risaleleri, haz. İsmail Kara, II, 199-205). Onun İntâk-ı Hak adlı hiciv manzumesini İsmâil Safâ tahmis etmiştir (İntâk-ı Hakk’ın Tahmîsi, İstanbul 1328).


BİBLİYOGRAFYA

Hânedanda Bir Âsî Âsaf: Dâmâd Mahmûd Celâleddîn Paşa, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Dîvânı (haz. Ömür Ceylan), Ankara 2003.

Ahmet Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, İstanbul 1945, s. 63-149.

İbnülemin Mahmud Kemal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul 1969, s. 40-50.

Nezahet Nurettin Ege, Prens Sabahaddin, Hayatı ve İlmî Müdafaaları, İstanbul 1977, s. 3-30.

M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, İstanbul 1981, s. 39, 42-45, 47, 48, 148, 234, 247, 253.

a.mlf., Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük: 1889-1902, İstanbul 1985, s. 342-370, 386-387, 393.

a.mlf., The Young Turks in Opposition, New York 1995, tür.yer.

a.mlf., Preparation for a Revolution: The Young Turks, 1902-1908, New York 2001, s. 9-11, 15, 16, 20, 24-26, 100.

Figen Satar, Damat Mahmud Celâleddin Paşa’nın Hayatı ve Siyasî Mücadelesi (yüksek lisans tezi, 2000), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.

Belkıs Altuniş Gürsoy, “Damad Mahmud Celâleddin Paşa”, Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla Eyüpsultan Sempozyumu IX: Tebliğler, İstanbul 2005, s. 268-279.

Bir İnsan Bir Devir: İbnülemin Mahmud Kemâl’in Hutût-i Meşâhir Defteri (haz. Şemsettin Şeker – İsmail Kara), İstanbul 2010, s. 74.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 175-177 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER