https://islamansiklopedisi.org.tr/atac-nurullah
23 Ağustos 1898’de İstanbul Beylerbeyi’nde doğdu. Hammer’in Osmanlı tarihine dair meşhur eserinin önemli bir kısmını Devlet-i Osmâniyye Tarihi adıyla Türkçe’ye çeviren Maliye nâzırlarından Mehmed Atâ Bey’in oğludur. İlkokuldan sonra bir süre Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nde okudu. Dördüncü sınıfta iken buradan ayrılarak tahsil için Cenevre’ye gitti. Ancak babasının ölümü üzerine (1919) geri dönmek zorunda kaldı ve bir süre Dârülfünun’da edebiyat derslerini takip etti (1919-1921). Fransızca’sını kendi kendine geliştirdi. Nişantaşı, Vefa, İstanbul ve Üsküdar liseleriyle Adana Lisesi’nde Fransızca dersleri verdi. Bir süre Ticaret Vekâleti’nde mütercim olarak çalıştı. Daha sonra Maarif Vekâleti Talim ve Terbiye Dairesi’nde mütercimlik, İlk Tedrisat Dairesi’nde şube müdürlüğü yaptıktan sonra tekrar öğretmenliğe dönerek Ankara Orta Muallim Mektebi’nde Türkçe, sanat tarihi ve Fransızca, İstanbul Pertevniyal Lisesi’nde, İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nda, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde ve Ankara Atatürk Lisesi’nde Fransızca hocası olarak çalıştı (1941-1945). 1945’ten itibaren Basın Yayın Umum Müdürlüğü’nde yayın şefliği görevinin ardından cumhurbaşkanlığı mütercimliğine tayin edildi (1951-1952). Resmî görevlerinin yanı sıra Türk Dil Kurumu’nda yönetim kurulu üyeliği ve yayın kolu başkanlığında bulundu (1951-1957). 17 Mayıs 1957’de Ankara’da öldü.
Yazı hayatına Yahya Kemal’in idaresi altında çıkan Dergâh mecmuasında Ahmed Hâşim’in Göl Saatleri üzerine bir eleştiri yazısı ve şiirlerle başlayan Ataç, kısa bir süre içinde şiirde başarılı olamayacağını anlayıp sadece tiyatro ve edebiyat eleştirileriyle deneme yazılarına yönelmiştir. Divan ve halk edebiyatı ile XVIII ve XIX. yüzyıl Fransız edebiyatına olan hâkimiyeti onun, yazı hayatında devrin diğer eleştirmenlerinden ayıran belli başlı özelliği olarak dikkati çeker. Ancak eleştirilerindeki sübjektif tutumu kendisini eleştiriden çok deneme yazarlığına yaklaştırmıştır. 1940-1955 yıllarında Akşam, Ulus, Cumhuriyet, Milliyet, Son Posta, Haber, Akşam Postası, Son Havadis gazeteleriyle Hayat, Fikir Hareketleri, Yedigün, Yeni Adam, Yeni Mecmua, Yarım Ay, Pazar Postası, Seçilmiş Hikâyeler, Ülkü, Varlık ve Türk Dili dergilerinde deneme ve eleştiri yazıları yazmış, Fransızca’dan tercümeler yapmış, devrin sanat ve edebiyat ortamına kendi düşünceleri doğrultusunda yön vermeye çalışmış, belirli çevrelerce bir otorite kabul edilmiştir. Bu çevrelerce görüşlerine daima itibar edilmiş, özellikle genç şair ve yazarlar üzerine yaptığı değerlendirmeler merak ve ilgiyle izlenmiştir. Balzac, Stendhal ve Laclos gibi Batı’nın klasik yazarlarından yaptığı çeviriler sevilerek okunmuştur.
Ataç, eski şiir anlayışına karşı çıkışları, Türk şiirine serbest tarzı getirmesi ve edebî sanatları reddetmesi dolayısıyla Garip akımını sonuna kadar desteklemiş, daha sonraki yıllarda Garip şiirine tepki olarak ortaya çıkan İkinci Yeni şairlerini de övmekten geri kalmamıştır. Denemelerinde başta sanat ve edebiyat olmak üzere dönemin kültür hayatına yön vermeye çalışmış, divan şiirini överken bir taraftan da bu şiirin artık ömrünü doldurduğunu söylemiş, bir kısım yazılarında zaman zaman Fuzûlî, Bâkî, Nâilî, Nedîm ve Şeyh Galib gibi divan şairlerinden beyitler zikretmekten geri durmamıştır. Türk dilinde öteden beri kullanılmakta olan Arapça-Farsça asıllı kelimelere bir tarihten sonraki yazılarında amansız bir savaş açmış, dilde aşırı derecede sadeleştirmenin ateşli bir savunucusu olmuştur. Hayatı boyunca Türkçe’nin yapısına aykırı “devrik tümce” anlayışına uygun, çoğunu kendisinin uydurduğu kelimelerle yazılar yazmıştır. Bu davranışı onu, Batı dillerinin esası olan Latince’nin okullarda mecburi ders olarak okutulmasını istemeye kadar götürmüştür.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en ilginç şahsiyetlerinden biri olan Nurullah Ataç, sevmediği kimselerle açıkça alay ederken sevdiklerine karşı da zaman zaman öfkeli davranmaktan kaçınmaz. Zekâsı, sanat değeri taşıyan eserleri ve yetenekleri kolayca tanıması, değerli ile değersizi ayırt edebilecek edebî ve estetik zevke sahip olması, hiçbir zaman sözünü sakınmaması onun dikkati çeken özellikleri arasındadır. Devamlı şekilde edebiyat dünyasının içinde bulunmuş, fevrî çıkışları, çelişkileri ve kalem kavgalarıyla hâfızalarda yer etmiş, kimi zaman övülüp samimi bulunmuş, kimi zaman objektiflikten uzak davranmakla suçlanmış, buna karşılık yazıları daima ses getirmiştir. 1958 yılında kızı Meral Tolluoğlu tarafından yılın en iyi eleştiri-deneme yazılarına verilmek üzere oluşturulan Ataç armağanı 1959’da Memet Fuat’a, 1960’ta da Sabahattin Eyüboğlu’na verildikten sonra kaldırılmıştır.
Eserleri: Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (I-III, İstanbul 1935, İsmail Hami Danişmend, Reşat Nuri ve Ali Süha ile birlikte), Günlerin Getirdiği (Ankara 1946), Sözden Söze (İstanbul 1952), Karalama Defteri (İstanbul 1952), Ararken (İstanbul 1954), Diyelim (İstanbul 1954), Söz Arasında (İstanbul 1957), Okuruma Mektuplar (İstanbul 1958), Günce (İstanbul 1960), Prospero ile Caliban (İstanbul 1961), Söyleşiler (Ankara 1964), Dergilerde (I-III, Ankara 1980). Onun tiyatro ile ilgili yazıları Ataç’ın Tiyatro Yazıları (haz. Müberra Bağcı Tayfur, İstanbul 2010), şiirle ilgili yazıları ise Şiir Daima Şiir-Ataç’ın Şiir Yazıları (haz. Şerife Çağın, İstanbul 2013) adıyla yayımlanmıştır. Otuz altı yıllık yazı hayatında seksenden çok gazete ve dergide 4000’den fazla deneme ve eleştiri yazısının büyük bir kısmı henüz kitap haline getirilmemiştir. 1920’lerden başlayarak ölümüne kadar Yunan, Latin, Rus ve Fransız klasiklerinden elliden fazla kitap tercümesi bulunan Nurullah Ataç’ın çevirdiği eserlerin tam listesi Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nde yer almaktadır (I, 113).
BİBLİYOGRAFYA
Ataç’a Saygı (haz. Tahir Alangu), İstanbul 1959.
Ataç (haz. Hikmet Dizdaroğlu – Konur Ertop – Sami N. Özerdim), Ankara 1962.
Metin And, Ataç Tiyatroda: Ataç’ın Tiyatro Eleştirileri ve Yazıları Üzerine İnceleme, İstanbul 1963.
Yılmaz Çolpan, Ataç’ın Sözcükleri, Ankara 1963.
Nurullah Ataç: Hayatı, Sanatı, Eseri (haz. Saadet Ulçugür), İstanbul 1964.
Nurullah Ataç: Eleştiri Anlayışı ve Yazıları (haz. Asım Bezirci), İstanbul 1968.
Vedat Günyol, Çalakalem, İstanbul 1977.
Meral Tolluoğlu, Babam Nurullah Ataç, İstanbul 1980.
Cemal Süreya, Şapkam Dolu Çiçekle (Denemeler), İstanbul 1985, s. 5-26.
İnci Enginün, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İstanbul 2001, s. 388-394.
Şerife Çağın, Bir Şiir Eleştirmeni Olarak Nurullah Ataç, İstanbul 2012.
D. Mehmet Doğan, “Ataç, Nurullah”, TDEA, I, 211-212.
“Ataç, Nurullah”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, İstanbul 2001, I, 113.