https://islamansiklopedisi.org.tr/ussakizade-ibrahim-efendi
1075’te (1664) İstanbul’da doğdu. İlmiye sınıfı arasında özel bir yeri olan Uşşâkīzâde ailesinden Abdülbâki Efendi’nin oğludur. Babasının dedesi Halvetiyye’den Uşşâkıyye’nin kurucusu Hüsâmeddin Uşşâkī Efendi, anne tarafından dedesi Nakîbüleşraf Seyrekzâde Seyyid Abdurrahman Efendi’dir. İbrâhim Efendi önce babasından, onun ölümü üzerine Muttalibzâde Mehmed Sâlih Efendi, Kazasker Ak Mahmud Efendi ve Kazasker Abdülbâki Ârif Efendi’den ders aldı. Babasının Receb 1090’da (Ağustos 1679) Mekke kadılığına tayin edilmesiyle mülâzemete kabul edildi. Bir süre alt derece medreselerde görev yaptı. 11 Cemâziyelevvel 1098’de (25 Mart 1687) Şeyhülislâm Ankaravî Mehmed Emin Efendi’den imtihanı geçerek Muharrem Ağa, 10 Rebîülevvel 1101’de (22 Aralık 1689) Şehzadebaşı’ndaki Ebülfazl Mahmud Efendi, 16 Safer 1105’te (17 Ekim 1693) yine Şehzadebaşı yakınlarındaki Hamâmiyye, 6 Zilhicce 1106’da (18 Temmuz 1695) Ûlâ-yı Hüsrev Kethüdâ, 11 Zilkade 1110’da (11 Mayıs 1699) Sahn-ı Semân medreselerinden birine, 22 Safer 1112’de (8 Ağustos 1700) Çarşamba’da Kovacıdede mahallesindeki Ûlâ-yı Zekeriyyâ Medresesi’ne, 14 Şevval 1113’te (14 Mart 1702) yine Edirnekapı’daki Ayşe Sultan Medresesi’ne tayin edildi. Bu arada Zeyl-i Atâî’yi ikmal etmeye çalıştığı Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi tarafından duyulunca 1702’de Edirne’ye davet edildi. Kendisine Evreşe kazası arpalık tevcih edildi; bu arada Feyzullah Efendi ile samimiyetini ilerletti ve onun meclislerinde yer aldı.
Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin ilmî ve idarî kadroları çocuklarına ve yakınlarına tevcih ettirmesi terfi bekleyen ulemâ ve diğer idareciler arasında hoşnutsuzluğa yol açmaktaydı. Bunun sonucunda ortaya çıkan ve Edirne Vak‘ası diye bilinen isyanda Uşşâkīzâde de zarar gördü. Şeyhülislâma yakınlığı sebebiyle rütbesi tenzil edilerek Beşiktaş’taki Barbaros Hayreddin Paşa Medresesi’nde görevlendirildi. 1704 yılından itibaren yeniden yükselmeye başladı. 20 Rebîülâhir 1116’da (22 Ağustos 1704) mûsıle-i Süleymâniyye rütbesiyle Sâniye-i Sarây-ı İbrâhim Paşa Medresesi’ne tayin edildi. Ağustos 1706’da Medine kadılığına gönderildi ve burada iken şeyhülharemlik rütbesine sahip oldu. Ardından Medine kadılığından kendi isteğiyle ayrılınca Mandalyat ve Ayazmend kazaları arpalık olarak verildi. 15 Şevval 1125’te (4 Kasım 1713) İzmir kadılığına getirildi ve bir yıl kadar sonra azledildi. Kendisine Gediz ve Yenipazar kazaları arpalık verildi. Bundan sonra herhangi bir görev almadı, 2 Şevval 1136 (24 Haziran 1724) tarihinde vefat etti ve Nişancı Paşa Camii karşısında Keskindede Mezarlığı’na defnedildi.
Eserleri. 1. Zeyl-i Şekāik. Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin kaleme aldığı eş-Şeḳāʾiḳu’n-nuʿmâniyye adlı eserin Mecdî Mehmed tarafından yapılan tercümesine Nev‘îzâde Atâî Hadâiku’l-hakāik adıyla bir zeyil yazmıştı. Uşşâkīzâde, Atâî’nin bıraktığı yerden başlayarak Zeyl-i Atâî, Zeyl-i Şekāik’a bizzat müellifin kendi tabiriyle Zeyl-i Zeyl-i Atâî (Tekmiletü’z-Zeyl) adlı bir eser kaleme almıştır. Uşşâkīzâde bu eserinde 1042-1106 (1632-1694) yılları arasında geçen sürede yaşamış ulemânın biyografilerine yer vermiştir. Uşşâkīzâde zeylini 1699 yılında yazmaya başlamış ve 1702’de bitirmiştir. Şeyhî, Uşşâkīzâde’nin bu zeyli kaleme almaya Şeyhülislâm Feyzullah Efendi tarafından Şubat 1703’te memur edildiğini belirtmekteyse de bunun Zeyl’in tamamlanma tarihini gösterdiği kabul edilmelidir. Uşşâkīzâde Zeyl’i telif ederken seleflerinin metodunu takip etmiş, her padişah dönemini bir tabakaya ayırmıştır. Padişahın ölümünden sonra dönemin vefeyâtını kaydetmiş ve yine o dönemin kısaca tarihini yazmıştır. Ardından aynı dönemde görev yapan sadrazam, şeyhülislâm, kazasker ve İstanbul kadılarının listesini vermiştir. Zeyl-i Şekāik yaklaşık 528 kişinin hayat hikâyesini ihtiva etmektedir. Eserin yedisi Türkiye kütüphanelerinde, üçü yurt dışında on nüshası bilinmektedir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı yazma (Hafîd Efendi, nr. 242) müellif nüshası olmalıdır. Eserin Viyana nüshasını Kissling tıpkıbasım halinde yayımlamıştır (Wiesbaden 1965). Zeyl-i Atâî daha sonra Şeyhî Mehmed Efendi tarafından ifadelerin müphem, bilgilerin karışık ve eksik olduğu yönünde tenkit edilmiştir. Şeyhî, eserin eksik taraflarını tamamlayıp daha düzgün bir zeyil yazmak için Vekāyiu’l-fuzalâ’yı kaleme almış, fakat eserinde Zeyl’in neredeyse tamamını kullanmaktan da geri kalmamıştır.
2. Târîh-i Uşşâkīzâde. Eserden ilk zamanlar pek bahsedilmemiştir. Nitekim Râmiz Efendi, Uşşâkīzâde hakkında bilgi verirken, “Atâî Efendi, merhumun zeylini cildeynde tezyîl eylemiştir” demek suretiyle Uşşâkīzâde Târihi’ni zeyil nüshalarından biri zannetmiştir. Eser 1106 (1694) yılından başlamak suretiyle Zeyl’in bir devamı gibi görünse de bizzat müellif eserinin Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’nin Ravzatü’l-ebrâr’ı tarzında bir tarih olduğunu bildirmektedir. Eser bazan “vekāyi‘nâme”, bazan “mecelle”, nihayet kitabın girişinde Târîh-i Uşşâkīzâde diye tasrih edilmiştir. Tarihini yazma sebebini açıklayan Uşşâkīzâde, Zeyl’in yazımı bittikten sonra henüz temize çekilmeden Edirne Vak‘ası meydana geldiğinden zor durumda kaldığını, bir ara elindeki müsveddeleri yakmaya kalkıştığını, Çorlulu Ali Paşa’nın sadrazam olması üzerine bir câize alabilme ümidiyle müsveddeleri temize çekerek Ali Paşa’ya takdim ettiğini, paşanın eseri beğenerek kendisinden Karaçelebizâde Târihi tarzında bir eser yazmasını istediğini, bunun üzerine de Uşşâkīzâde Târihi’ni kaleme aldığını belirtir. Eserde yer alan bazı tayin ve aziller dikkate alındığında müellifin kitabını belirli bir tarihte değil olaylar vuku buldukça yıl yıl kaleme aldığı anlaşılır. Uşşâkīzâde Târihi muhteva bakımından üç kısımda incelenebilir. Birinci kısımda müellif kendi adından, eseri yazma sebebinden ve daha önce kaleme aldığı Zeyl’den bahseder. İkinci kısımda 1106 (1695) yılında II. Mustafa’nın cülûsundan başlayarak 1124’e (1712) kadar kronolojik sırayla her yılın olaylarını anlatır ve o yıl vefat eden ulemânın biyografilerini verir. Bu arada Edirne Vak‘ası ve II. Mustafa’nın hal‘i geniş biçimde nakledilmiş, eserin beşte biri bu yılın olaylarına ayrılmıştır. Bunun yanında ilmiye sınıfındaki tayin va azillere de geniş ölçüde yer verilmiş, eser âdeta bir ilmiye tarihi niteliğine bürünmüştür. II. Mustafa’nın vefatından sonra onun döneminde görev yapan sadrazam, şeyhülislâm, kazasker ve İstanbul kadılarının listeleri kaydedilmiştir. Üçüncü kısım müellifin Medine kadılığında bulunduğu sırada başka biri tarafından yazılmıştır. Bu kısımda Cemâziyelevvel 1118 (Ağustos 1706) tarihinden başlayıp 1119 (1708) yılı sonuna kadar meydana gelen hadiseler özet şeklinde anlatılmış, arkasından da o yıl vefat eden ulemânın biyografileri kaydedilmiştir. Eserde II. Mustafa’nın tahta çıktığında yayımladığı hatt-ı hümâyun, II. Mustafa’nın birinci, ikinci ve üçüncü seferleri, Zenta bozgunu, Karlofça Antlaşması’nın öncesi, evreleri ve sonuçları, doğuda bazı aşiretlerin te’dibi, şehzade doğum ve ölümleri, arza kabul edilme, sünnet, düğün merasimleri, elçi kabulü törenleri, hil‘at giyme, mevlid kandilleri, bayramlaşma merasimleri; yağmur, fırtına, zelzele, yangın, ay ve güneş tutulması; kadıların ve müderrislerin tayin ve azilleri, III. Ahmed’in Kâğıthane’de cirit oyunları şenliklerine katılması, yıldızların burçlardaki durumlarına göre müneccimbaşının yazdığı risâleler, Feyzullah Efendi hakkındaki kasidelere yazılan takrizler, Orta Macar Kralı Tököli İmre’nin Osmanlı Devleti’ne sığınması ve bizzat müellifin şahit olduğu birçok hadise yer almaktadır. Kitap, 20 Safer 1124 (29 Mart 1712) tarihinde Kâğıthane’de Sadrazam Yûsuf Paşa’nın sultana verdiği ziyafet, Alibeyköy’deki at koşuları ve o gün aynı anda doğan şehzade ve sultanın doğumuyla sona ermektedir. Eserin tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı olup (Esad Efendi, nr. 2438) yayımlanmıştır (haz. Raşit Gündoğdu, Uşşâkīzâde Târihi, İstanbul 2005).
3. Siyer-i Nebî. Eser üzerinde Mehmet Erdem tarafından yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (2000, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
Uşşâkīzâde “Hasîb” mahlasıyla şiirler yazmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, IV, 565-567, ayrıca bk. tür.yer.
Sicill-i Osmânî, II, 180.
Osmanlı Müellifleri, III, 17.
TCYK, s. 664 vd.
H. G. Majer, Vorstudien zur Geschichte der İlmiye im Osmanischen Reich I. Zu Uşakîzade, seiner Familie und seinem Zeyl-i Şakayık, München 1978, tür.yer.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 37-38.
a.mlf., “Uşşâkî-zâde”, İA, XIII, 77-80.
Babinger (Üçok), s. 283-284.
Raşit Gündoğdu, “Uşşâkîzâde Seyyid İbrahim Efendi”, Arşiv Dünyası, sy. 11, İstanbul 2008, s. 79-84.
Christine Woodhead, “ʿUs̲h̲s̲h̲āḳī-zāde”, EI2 (İng.), X, 919-920.